Akın Öztürk son savunmasıyla hakim karşısında
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin davaya, sözde yurtta sulh konseyi üyesi olduğu belirtilen sanıkların esasa ilişkin savunmalarıyla devam edildi.
ANKARA (AA) Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, aralarında sözde yurtta sulh konseyi üyelerinin de yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde görülen duruşmada, sözde yurtta sulh konseyi üyesi ve darbe girişiminin yaşandığı dönemde orgeneral rütbesinde olan eski YAŞ üyesi Akın Öztürk esasa ilişkin savunma yaptı.
<br class="kbr" />
Öztürk, slayt eşliğinde yaptığı savunmasında, 1970 yılında yemin ederek üniforma giydiğini, bugüne kadar ettiği yemine bağlı kalarak vatan ve cumhuriyetin bekası için yarım asra yakın pilotluk ve komutanlık yaptığını söyledi.
Öztürk, "Ülkeme sadakatle hizmet ettikten sonra tam da emekli olmaya karar vermişken ve hazırlanırken asılsız ve mesnetsiz suçlamalarla ne yazık ki vatan hainliğiyle yargılanıyorum. 15 Temmuz'daki hain darbe girişimiyle ilişkilendirilmek ve hainlik suçlamasıyla karşı karşıya kalmak, vatanı için canını verebilecek bir askere en büyük cezadır." diye konuştu.
Çocukluk ve gençlik yıllarında babası tarafından Atatürk ilke ve inkılapları ışığında, cumhuriyet sevdalısı olarak yetiştirildiğini savunan Öztürk, dolayısıyla aklını kiraya verip darbe girişimine katılmasının mümkün olamayacağını öne sürdü.
Öztürk, "Hain darbe girişimiyle hiçbir alakam yoktur. Hainlikten yargılanmak, cezaevindeki uygulamalar, hepsi ayrı ayrı gururumu kırıyor. Cumhuriyet düşmanı örgütün yaptıklarını öğrendikten sonra bu örgütle değerlendirilmektense keşke ölseydim de bu duruma maruz kalmasaydım." dedi.
Darbe girişimine katkısı olan, katılan, darbenin gerçekleşmesi için bilerek ve isteyerek çaba gösterenlerin eylemlerinin ağırlığına göre cezalandırılması gerektiğini söyleyen Öztürk, maddi gerçeği ortaya çıkarmak, tüm şüphelerin ortadan kaldırılması için şahit olduklarını söyledi. Öztürk, öğrendiklerini, duygularından arındırarak tüm çıplaklığıyla paylaşacağını söyledi.
<br class="kbr" />
Her kelimesinin doğru olduğunu öne sürdüÖztürk, bu bağlamda savunmasında aktaracağı her kelimenin doğru olduğuna dair namusu ve şerefi üzerine ant içtiğini belirtti.
Darbe girişimi sırasında kendisi için linç kampanyası başlatıldığını savunan Öztürk, şöyle konuştu:
"Bu linç kampanyasına ilk olarak 15 temmuz gecesi saat 23.11'de henüz ben lojmanda kızımın evinde kalırken, Abidin Ünal'ın sırdaşı MİT görevlisi Sadık Üstün isimli kişi, cep telefonuyla Tümgeneral Yılmaz Uyar'ı arayarak, bunun bir FETÖ darbesi olduğunu, darbenin askeri kanadının bir numarasının da Akın Öztürk olduğunun değerlendirildiğini ve bu kalkışmayı engellenmek için gerekenlerin yapılacağını söyleyerek startı vermiştir. Bu görüşmeden hemen 20 dakika sonra beni arayan Abidin Ünal, Akıncı Üssüne gitmemi rica ediyor. Birileri anlaşmışlar, burada benim ismimi lanse ederek olaylara başlamışlar."
Darbe girişimi sırasında ve sonrasında hakkında yalan ile yanlış haberler yapıldığını öne süren Öztürk, bunlar hakkında beyanda bulundu.
İstanbul'daki düğüne izinde olması, babasının rahatsızlığı ve bir kız isteme durumundan dolayı gidemeyeceğini Mehmet Şanver'e söylediğini öne süren Öztürk, 15 Temmuz'da Ankara'ya geldikten sonra kızının evine gittiğini, filo komutanı damadının gelip "Hoşgeldin" dedikten sonra tekrar üsse gittiğini anlattı.
Emir astsubayının Genelkurmaya saldırı olduğuna yönelik telefonu üzerine aradığı Genelkurmay Karargahı, Hava Kuvvetleri Karargahı ve nöbetçi amirliğine, bazı komutanlara ve Genel Sekreter Veysel Kavak'a ulaşamadığını ileri süren Öztürk, Genelkurmay Harekat Merkezinde ulaştıkları birinin Mehmet Partigöç'ün bilgi verebileceğini söylemesi üzerine ona ulaşmaya çalıştığını savundu.
Öztürk, ancak çıkan emir astsubayının Partigöç'ün Genelkurmay Başkanı ile Akıncı Üssüne gittiğini ilettiğini belirtti.
Bu sırada Mehmet Şanver'in aradığını ve nerede olduğunu sorduktan sonra "Uçuşlar varmış. Haberiniz var mı?" dediğini anlatan Öztürk, haberdar olduğunu ancak anlam veremediğini ilettiğini söyledi.
Üsse "ışınlanmış"Şanver'in daha sonra Abidin Ünal'ı telefona verdiğini belirten Öztürk, Ünal'ın da "Ağabey senin emrin hilafına darbe mi oluyor? Akıncıya git, orayı kontrol altına al, senin sözünü dinleyecek çocuklar var" dediğini, ancak üs komutanıyla görüştüğünü ve "Sizin de benim için de tehlike vardır dediğini iletmediğini" iddia etti.
Öztürk, şunları söyledi:
"Ben de Abidin Ünal ile 46 yıllık meslek arkadaşlığım hatırına 'Tabii' dedim. Ben atladım 'vın' diye gidiyorum. Işınlıyorum kendimi. Gitmeden önce Akıncı Üs Komutanını arıyorum. Telefonda Kubilay Selçuk’un sesini duyuyorum. O da, 'Ben de sizi arıyordum.' dedi. 'Komutanım operasyon var. Genelkurmay Başkanı sizi ve diğer komutanları sordu ve bekliyor, çağırıyor sizleri.' dedi. Ben de gittim."
Üsse girdiğinde karargah önünde maskeli ve kamuflajlı askerler gördüğünü anlatan Öztürk, üs komutanın odasında Hulusi Akar'ın yanı sıra Kubilay Selçuk ve Ömer Faruk Harmancık ile muhtemelen Hakan Evrim'in bulunduğunu söyledi. Öztürk, Genelkurmay Başkanına hitaben "Komutanım ne oluyor?" diye sorduğunu, onun da eliyle işaret ederek "Akın bunlar bu işi yapmışlar, bunlarla konuş, ikna et." dediğini ileri sürdü.
Bu soruyu sorduktan sonra da odaya, kapı önünde telefonla konuşan Mehmet Dişli'nin girdiğini belirten Öztürk, odada ayrıca kim olduğunu bilmediği bir de subayın yer aldığı iddiasında bulundu.
Öztürk, darbe girişimi olduğunu ilk defa Genelkurmay Başkanının ağzından duyduğunu iddia ederek, Genelkurmay Başkanı ve Mehmet Dişli ile olayları bir süre televizyondan takip ettiklerini ifade etti.
"Arkamızda durulsaydı böyle olmazdı"Akar'ın emirlerini iletmek üzere filoya gidişlerinden birinde, tam dönüp ayrılacakken "Arkamızda durulsaydı bu iş böyle olmazdı" diye söylendiğini duyduğunu belirten Öztürk, arkasında Ömer Faruk Harmancık'ı gördüğünü ve bu sözü söyleyen kişiyi o olarak değerlendirdiğini söyledi.
Öztürk, üsse sivil kıyafetiyle gittiğini ve üniforması olmadığı için bir astsubaydan pantolon aldıklarını, gömlek ve yıldız bulunduğunu, "soytarı kıyafeti" gibi bir kıyafet giydiğini ifade etti. Öztürk, "Mecburdum o ortamda." dedi.
Genelkurmay Başkanının yanına da bu kıyafetle gidip geldiğini ve onun emirleri doğrultusunda insanları ikna etmeye çalıştığını savunan Öztürk, 06.00'dan sonra 143. Filo'daki personel ikna olmaya başlayınca son durumu Genelkurmay Başkanına ilettiğini anlattı.
Öztürk, Akar'ın da "Tamam Akın, o zaman Başbakana beraber gidip bu işi anlatalım." dediğini ancak Başbakanla yaptığı telefon görüşmesinden sonra "Akın sen burada kal. Bunlara göz kulak ol. Senin kızının evi de burada, ben seni bir saat sonra aldırırım." dediğini savundu.
Oradan aldırılmadığını ancak Abidin Ünal ve Yaşar Güler'in de üste derdest edilmiş halde bulunduğunu öğrendikten sonra onları kurtarıp araçlarla buradan ayrıldıklarını ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına gittiklerini anlatan Öztürk, bir ara helikopterle ayrılmak isterken açılan ateş sonucu bacağına gelen şarapnel parçalarıyla yaralandığını da öne sürdü.
Hava Kuvvetleri Karargahından çıkıp eve gittiğini ve 17 Temmuz 02.00'de Merkez Komutanlığına davet edildiğini ve sonrasında gözaltına alındığını ifade eden Öztürk, gözaltı sürecinde yaşadığını iddia ettiği kötü muameleyi anlattı.
Duruşmaya devam ediliyor.
Delillere göre darbe girişimine karıştı
Öztürk’ün beyanlarının aksine, iddianameye göre elde edilen bulgular darbe girişiminde kendisinin yer aldığını gösteriyor.
Buna göre, darbe girişiminin yaşandığı gün İstanbul Moda Deniz Kulübünde Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününe nikah şahidi olmasına rağmen çeşitli sebepler öne sürerek katılmayan düğüne Öztürk, İzmir’de tatil yaptığı kamptan 15 Temmuz'da Ankara Etimesgut Havaalanına geldi.
Buradan, kendi evi yerine kızının Akıncı lojmanlarındaki evine giden Öztürk, kuvvet komutanları bir bir derdest edilip Akıncı Üssüne getirilirken kendisine verilen görevi yerine getirmek için bekledi.
Darbecilerin gasbettiği uçaklar Ankara semalarında göründükten bir müddet sonra FETÖ'nün sivil imamları Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş'in olduğu 143. Filo'ya giden Öztürk’ün, darbe girişiminin başladığı saatlerde Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahında, komutanın genel sekreteri eski albay Veysel Kavak ile telefon görüşmeleri yaptığı saptandı.
Sözde atama listesinde "Genelkurmay İkinci Başkanı" olarak yer alan Öztürk’ün, Genelkurmay Başkanının cuntanın başına geçmeye ikna edilememesi halinde Genelkurmay Başkanlığına getirilmesi planlanıyordu.Darbe girişiminin bastırılmasının ardından yakalanan Öztürk, ifadelerinde, sabaha kadar darbecilerle müzakere yaptığını ve onları bu işten vazgeçirmeye çalıştığını savundu.
Akıncı Üssünde Uçaksavar Tabur Komutanı olarak görev yapan Albay İbrahim Galin, ifadesinde, darbecilerin üsteki faaliyetlerini anlatırken, özellikle darbeci general Akın Öztürk'ün kalkışma başarısız olunca yaptığı takiyeyi şöyle anlattı:
"İçeride elleri ve ayakları kelepçelenmiş üst rütbeli askerler vardı. Bunları makasla kesip kurtardık. Bu sırada orada bulunan ancak derdest edilmediği her halinden belli olan Akın Öztürk de bana doğru yönelip, 'Beni de kurtardın Galin.' diyerek sarılmak istedi. Akın Öztürk'ün durumunu derdest edilenlerden farklı değerlendirdiğim için sarılma isteğini elimle iterek reddettim. Aralarında Akın Öztürk'ün de yer aldığı grup kendilerini Yuva 4 misafirhanesine götürmemi istediler. Orada yaklaşık 10 generali ve üst rütbeli kişiyi kurtardıktan sonra Akın Öztürk, 'Diğer 6 kişi nerede?' diye sordu. Bu sözünden de Öztürk'ün aslında orada kaç kişi olduğunu önceden bildiğini fark ettim."