Finansal piyasalarda 2018 böyle geçti

Ülkeler arası siyasi ilişkilerin, bölgesel ve yerel jeopolitik risklerle daha kırılgan hale geldiği bir yıl olarak kayıtlara geçen 2018'in ilk yarısında, Brexit, ticarette korumacı politikalar ve Fed'in faiz artırımları yakından…

Yerel Gerçek

 

İSTANBUL (AA) - Ülkeler arası siyasi ilişkilerin, bölgesel ve yerel jeopolitik risklerle daha kırılgan hale geldiği bir yıl olarak kayıtlara geçen 2018'in ilk yarısında, Brexit, ticarette korumacı politikalar, Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekilliği seçimi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) spekülatif kur atakları karşısında attığı adımlar piyasalarda öne çıkan gelişmeler olarak izlendi.

Yılın ilk ayından itibaren ABD Başkanı Donald Trump'ın küresel ekonomiyi etkisi altına alan ticarette korumacı yaklaşımı, finansal piyasalarda ticaret savaşı tedirginliklerini beraberinde getirdi. Yıl boyunca gündemdeki sıcaklığını koruyan gümrük vergilerinin artırılması konusunda özellikle ABD ve Çin tarafından gelen karşılıklı misillemeler ve diğer ülkelerin ABD'ye tepkileri yakından takip edildi.

Merkez bankalarının 2008 küresel ekonomik kriz sonrası uyguladığı geleneksel olmayan para politikalarını normalleştirme kapsamında attığı adımlar ve tahvil piyasasında yaşanan hareketlilik de piyasaların odağında olan diğer gelişmeler olarak öne çıktı. 

Tahvil faizlerinin, Temmuz 2016'da tarihi dip seviyeleri görmesi sonrası ilk yarıda ABD önderliğinde yükseliş trendine girdiği görülürken, bu durumun Çin, Brezilya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin tahvil piyasasına da taşınması dikkati çekti. Tüm dünyada faiz oranlarını etkileyen ve gösterge niteliği taşıyan ABD 10 yıllık tahvil faizleri yıla başladığı yüzde 2,41 seviyelerinden ilk yarıda kademeli yükselerek yüzde 3,13'e kadar ulaştı.

Bu yıla 3 faiz artırımı beklentisi ile başlayan ABD Merkez Bankası (Fed), bu artırımların ikisini ilk yarıda gerçekleştirdi. Janet Yellen'dan koltuğu şubat ayında devralan Jerome Powell, bankanın normalleşme adımlarına devam etti ve politika faizini mart ve haziran ayında gerçekleştirdiği toplantılarda 25'er baz puan yükselterek yüzde 1,75-2,00 bandına çıkardı.

Fed, ekonomisindeki iyileşmeye paralel normalleşme adımlarını hızlandırdı ve yılı 4 faiz artışıyla tamamlamayı planladığına işaret etti. 

Avrupa ekonomisi zor bir yılı deneyimledi

ABD'nin ticarette korumacı yaklaşımı, Brexit, İtalya'da hükümet krizi ve Avro Bölgesi'ne bağlı bazı ülkelerde borç sorunlarının baş göstermesi ile zor bir yılı deneyimleyen Avrupa tarafında, ekonomi ve finansal piyasalar açısından volatilitenin yüksek olduğu bir dönem yaşandı. 

Söz konusu gelişmelerle bölge ekonomisinde büyüme güç kaybederken, bu durum karşısında Avrupa Merkez Bankası (ECB), ABD'nin normalleşme adımlarına faiz artırımı şeklinde karşılık veremese de 14 Haziran toplantısında aylık 30 milyar avroluk varlık alımlarını yıl sonunda sonlandıracağını duyurdu.

İngiltere ekonomisi, 2018'de Theresa May hükümetinin geleceği ve Brexit süreci başta olmak üzere birçok belirsizlikle karşı karşıya kaldı.

Bu gelişmelere, Rusya ile İngiltere arasında mart ayında baş gösteren ajan krizinin AB geneline yayılması ve diplomat krizine dönüşmesi de eklenince İngiltere Merkez Bankası (BoE), ilk yarıda hiç aksiyon alamadı.

TCMB'den 8 yıl sonra gelen sadeleşme

Tarih boyunca jeopolitik konumunun getirdiği zorluklarla karşı karşıya kalan Türkiye'de ise yılın ilk yarısında ABD ile bozulan siyasi ilişkiler, "Zeytin Dalı Harekatı" ile başlatılan Afrin operasyonu, Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekilliği seçimi takip edildi. Bu dönemde spekülatif kur ataklarıyla da mücadele eden Türkiye'de, TCMB döviz likiditesini artırıcı yönde birçok aksiyon aldı.

Yıla 3,78 seviyelerinden başlayan dolar/TL'nin mayısta 4,9282'ye kadar yükselmesi karşısında TCMB, piyasaya sözlü müdahalede bulunurken, ilk yarıda bir olağan üstü toplantı gerçekleştirdi. Bunlara ilave olarak 2010 sonlarında devreye aldığı "geniş faiz koridoru" uygulamasını daha anlaşılır ve öngörülebilir hale getiren banka, 1 Haziran'dan itibaren para politikası çerçevesini sadeleştirdi. Tüm bunlar sonucunda ilk yarıda geç likidite penceresi borç verme faiz oranı, ilk yarıda 500 baz puan artarak yüzde 17,75 seviyesine ulaştı.

Bu süreçte Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi yüzde 16,6 değer kaybederek ilk yarıyı 96.520,07 puandan tamamlarken, 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 11,72'den yükselişe geçerek yüzde 17'nin üzerini gördü. Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzde 52,6 ile kazanmasının açısından piyasalarda önemli bir belirsizlik ortadan kalktı.

2018'in ikinci yarısında, korumacı yaklaşımların dünya ekonomilerine yansımaları ve Brexit belirsizliği derinleşirken, Türkiye'de spekülatif kur atakları karşısında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve politika yapıcıların piyasaları destekleyici hamleleri öne çıktı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın küresel ekonomiyi etkisi altına alan ticarette korumacı yaklaşımı, finansal piyasalarda ticaret savaşı tedirginliği yaratarak dünya borsalarında sert düşüşleri beraberinde getirdi. Özellikle ikinci yarıda ABD'nin gümrük vergilerini artırması karşısında Çin ve Avrupa'dan misilleme gelmesi, siyasi ilişkilerin yeniden şekillenmesini doğurdu.

Jeopolitik risklerin gündemden düşmediği ikinci yarıda, tahvil faizlerindeki yükseliş, doların küresel çapta değer kazanmaya devam etmesi, gelişmekte olan ülke piyasalarına fon akışının zayıflaması yatırımcıları huzursuz etti.

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) ikinci yarıda faiz artırım patikasına devam ettiği görülürken, yıl başında 3 olarak fiyatlanan faiz artırım beklentisi de 4'e çıktı. ABD Başkanı Donald Trump da Fed'in faiz artırımları karşısında eleştirilerde bulunarak, Beyaz Saray'ın 1992'den bu yana Fed'in para politikalarına ilişkin yorum yapmaktan kaçınması geleneğini ihlal etti. Fed'in son toplantısı olan 19 Aralık'ta da faizleri 25 baz puan artırarak yüzde 2,25-2,50 bandına çıkarması ve böylece yılı 4 faiz artırımı ile tamamlaması bekleniyor.

Fed'in faiz artırımlarına devam etmesi karşısında, Brexit ve İtalya'da hükümet krizi ile mücadele eden Avrupa tarafında Avrupa Merkez Bankası (ECB) aksiyon almamayı tercih etti.

Dünya borsalarında derin kayıplar yaşandı

Yılın son döneminde Brexit'e ilişkin haber akışının yoğunlaşması dikkati çekti. İngiltere Başbakanı Theresa May'in ilan ettiği Brexit anlaşması, ülkede 3 bakanın istifası ve May'in liderliği için güven oylamasının yapılacağının bildirilmesi ile gölgelendi. "Anlaşmasız Brexit" tedirginlikleri ile çalkalanan finansal piyasalarda, İngiltere'nin AB'den resmen ayrılması planlanan 29 Mart 2019'a sayılı günler kala konuya ilişkin belirsizlikler sürüyor.

Tüm bu gelişmelerle 2018, dünya borsalarında derin kayıpların yaşandığı bir yıl olarak kayıtlara geçti. Çin'de Şanghay bileşik endeksi yüzde 21'in, Almanya'da DAX 30 endeksi yüzde 16'nın, İngiltere'de FTSE 100 endeksi yüzde 11'in, İtalya'da MIB 30 endeksi yüzde 13'ün ve Japonya'da Nikkei 225 endeksi yüzde 5'in üzerinde kayıpla yılı kapatmaya hazırlanıyor. 

ABD'de borsasında ise özellikle teknoloji hisselerinde sert düşüşlerin yaşandığı 2018 yılında, S&P 500 endeksinin yüzde 3 ve Dow Jones endeksinin yüzde 2,5'in üzerinde gerilediği görülüyor. Öte yandan dolar endeksinin, 2018'de 88,253 ile 4 yılın en düşük seviyesini görmesinin ardından, yılı 97'nin üzerinde tamamlamaya hazırlandığı gözleniyor.

Türkiye, spekülatif kur atakları ile topyekün mücadele etti

Türkiye'de, 24 Haziran seçimlerinin ardından zaferini ilan eden Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'ni açıklaması, önemli bir belirsizliği ortadan kaldırdı. Özellikle bakanlık sayısının azaltılması ile bürokrasi tarafında önemli bir engel aşılırken, açıklanan kabine de piyasalar tarafından pozitif karşılandı.

Buna karşın Türkiye ekonomisine yönelik spekülatif ataklar yılın ikinci yarısında hız kazandı. Kredi derecelendirme kuruluşlarının da arka arkaya aldığı "not indirim" kararları, piyasalardaki volatilitenin artmasını beraberinde getirirken, ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson davası da ABD ile siyasi ilişkilerde gerilime yol açtı. 

Bu gelişmelerle yurt içinde enflasyon yükselirken, TCMB enflasyon beklentisi yılın son Enflasyon Raporu'nda 2018 sonu için yüzde 23,5, 2019 için yüzde 15,2 ve 2020 için yüzde 9,3 olarak belirlendi. 

Bu süreçte TCMB, BDDK ve ekonomi yöneticilerinin aldığı tedbirler, Yeni Ekonomi Programı (YEP) ile ülke çapında başlatılan Enflasyonla Topyekün Mücadele Programı piyasalara önemli ölçüde destek verdi ve sürecin hızlı bir şekilde bertaraf edilmesini sağladı. Tedbirler ile ekonomide dengelenme sürecine girilirken, ödemeler dengesi tarafında ekimde 2 milyar 770 milyon dolar cari fazla verildi.

TCMB, yılın ikinci yarısında bir kez daha piyasalara sözlü müdahalede bulunurken, 625 baz puanlık beklentilerin üzerinde faiz artırımı gerçekleştirerek güçlü bir parasal sıkılaştırma kararı aldı. Merkez Bankası böylece, yıl başından bu yana faizlerde 11,25 puanlık artırıma imza atarken, kurlardaki volatiliteyi düşürmek ve spekülatif atakları püskürtmek için de önemli aksiyonlar aldı.

BDDK tarafında özellikle swap sınırlaması ile yurt dışındaki traderların ucuz TL'ye ulaşımını kısıtlanırken, böylece spekülatif kar amacıyla TL satan oyunculara darbe vurdu. 

Tüm bu gelişmelerin etkisiyle ağustos ayında 7,2169 ile tarihi zirvesini gören dolar/TL'nin, alınan tedbirlerle yılın son ayında 5,40 sınırında dengelenmesi sağlandı. Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi ise küresel çapta yatırımcı risk algısındaki bozulmanın etkisiyle yılın son günlerinde yüzde 21'in üzerinde kayıpla 90.700 bandına geriledi.

Muhabir: Belgin Yakışan

 

ekonomi

Muhabir Belgin Yakışan

Yayınlayan Zeynep Özbay