Kaymakamlardan milletle iç içe olmalarını istiyorum

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizlerden (kaymakamlar) günün 24 saati, haftanın 7 günü milletimizle iç içe olmanızı istiyorum." dedi.

Yerel Gerçek

ANKARA(AA) Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Mülki İdare Amirleri Buluşması'nda, kaymakam ve aynı unvana sahip vali yardımcılarıyla yapılan buluşmaların 5'incisini gerçekleştirdiklerini söyledi.

Hayatını kaybeden, şehit olan tüm kaymakamlara Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, devlete, millete ve şehirlere hizmet eden tüm mülki idare amirlerine de şükranlarını sundu

İlçesinden sorumlu her bir kaymakamın, yönetim sisteminin en uçtaki yetkilisi olduğunu anımsatan Erdoğan, "Bu işi yaparken ne kadar iyi yaparsan milletimizin de devletine bağlılığı o derecede artacaktır." diye konuştu.

Bugün ilçelere gidildiğinde kıraathanelerde, köy odalarında ya da düğünlerde yapılan sohbetlere kulak kabartıldığında hangi tarihte olursa olsun orada güzel hizmet yapmış idarecilerin sitayiş ve hasretle yad edildiğini vurgulayan Erdoğan, "Buna karşılık şehrin ve insanların yıllarını adeta heba etmiş hatta harap etmiş isimler de serzenişle, teessürle, hatta nefretle zikredilir. Her ikisi de sizlerin elindedir. Rabbim sizleri hep hayırla, şükranla yad edilen yöneticilerden eylesin." dedi.

"O gece, 81 milyonun her bir rengi sokağa çıkmıştır"
Türkiye'nin son 16 yılda sadece ekonomide, yatırımlarda, ulaşım, ticaret ve diplomaside değil Cumhuriyet ile cumhurun kaynaşmasında çok büyük mesafeler katettiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ülkemizde devletmillet ilişkisi, tek parti döneminin baskıcı ortamında gerçekten çok zararlar görmüştür. 1960 darbesi başta olmak üzere milli iradeye yönelik antidemokratik müdahaleler bu ilişki adeta kopma noktasına gelmiştir. Kendi dönemimizde devlet ve milleti aynı hedefler, aynı idealler, aynı mücadeleler etrafında hamdolsun birleştirdik. Gezi olaylarıyla başlayan 1725 Aralık girişimiyle devam eden ve 15 Temmuz ihanetiyle zirveye çıkan onca saldırının başarısız olmasının en önemli nedeni de işte bu güçlü birlikteliktir. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet çağrımız halkımız tarafından çok büyük hüsnükabul görmüştür. Millet, iradesine sahip çıktığı için 15 Temmuz gecesi FETÖ'cü alçakların işgal girişimini de göğsünü kurşunlara siper ederek durdurmuştur. O gece, 81 milyonun her bir rengi sokağa çıkmış, siyasi görüş ayrılıklarını bir tarafa bırakarak istiklaline canı pahasına sahip çıkmıştır. 15 Temmuz bu anlamda sadece milli iradenin şahlanışının değil aynı zamanda milletin devletine sahip çıkmasının da sembolüdür."

"Kaymakamlarımız bu süreçten yüzlerinin akıyla çıkmışlardır"
Kaymakamların 15 Temmuz gecesi devlet, millet ve demokrasiye olan sadakat ve bağlılıklarını gösterdiğine işaret eden Erdoğan, "Birkaç küçük istisna dışında tüm kaymakamlarımız bu süreçten yüzlerinin akıyla çıkmışlardır. Bu gurur tablosu elbette ülkemiz, demokrasimiz ve geleceğimi açısından çok büyük kazanımdır." dedi.

"Cumhuriyetin, elitlerin Cumhuriyeti olmaktan çıkıp cumhurun Cumhuriyeti olması istikbalimiz adına tarihi bir başarıdır." değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım" diyen herkesin de böyle bir başarıdan, böyle bir kucaklaşmadan memnun olması, bahtiyarlık duyması gerektiğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ancak ülkemizde sayısı az ama sesi çok çıkan bir kesim, devlet ile vatandaşları arasındaki uçurumun kapanmasından rahatsız oluyor. Bu kesim cumhur ile Cumhuriyetin barışmasını, kucaklaşmasını kendi varlıklarına, kendi ikballerine, kendi çıkarlarına yönelik büyük bir tehdit olarak algılıyor. En sert tepkiyi de normalleşme yolunda atılan adımlarda gösteriyorlar. Ülkemizde sosyal gerilimleri düşürecek, milletimizin tüm renkleriyle tüm farklılıklarıyla kenetlenmesini sağlayacak çabalar niyeyse bunları çok öfkelendiriyor. Öyle ki bu kesimler kendi ipoteklerinde olduğunu düşündükleri sanat, müzik, resim ve edebiyat gibi alanlarda bir başkasının bırakın varlık göstermesini, söz söylemesini bile kabul edemiyorlar. Çünkü bunların nazarında sanatçı ancak kendilerine hizmet ettiği, kendi çizdikleri sınırlar içinde hareket ettiği süre içinde sanatçıdır. Bunlara göre sanat, sadece kendilerinin onay verdiği kalıplarda olduğu zaman sanattır. Bunlara göre müzik sadece belli türlerde olduğu zaman değerlidir. Aynı nobran tavır resim, mimari, roman ve şiir için de geçerlidir. Kalıplarına sığmayan, ideolojik ön kabullerine uymayan her şeye de düşmanlık etmeyi de bunlar muhaliflik zanneder. Biz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da milletimizin safında yer alarak milli iradenin üstünlüğüne olan inancımızdan taviz vermeyerek yolumuza devam edeceğiz."

"Bütün değerleri hiçbir ayrım yapmadan bağrımıza bastık"
Erdoğan, geçen haftalarda piyanist Fazıl Say'ın konserine gittiğini, aynı gün Türkiye'yi ziyaret eden ABD'li Senatör Lindsey Graham'ı da bu konsere davet ettiğini hatırlattı.

Konserde güzel bir müzik ziyafeti yaşadıklarını vurgulayan Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olarak o gece ülkemizi uluslararası alanda başarıyla temsil eden bir sanatçımızın yanında bulunmaktan memnuniyet duyduk ancak malum kesimler daha konser daveti şahsıma ulaştığı andan itibaren büyük bir linç kampanyası başlattılar. Şahsıma, hatta konsere katılan herkese edebe, ahlaka, vicdana asla sığmayacak laflar ettiler." diye konuştu.

Geleneksel sanatlarla beraber, modern sanatlara da verdikleri değerin ortada olduğunu belirten Erdoğan, "Bugüne kadar sanatçılarımız arasında ayrım yapmadığımız gibi sanat türleri arasında da ayrım yapmadık. Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Sezai Karakoç'tan İdris Küçükömer'e, Evliya Çelebi'den Ahmedi Hani'ye, merhum Müslüm Gürses'ten bozkırın tezenesi rahmetli Neşet Ertaş'a kadar bu toprakların yetiştirdiği bütün değerleri hiçbir ayrım yapmadan bağrımıza bastık." dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Bakanlığından itibaren hem modern sanatların hem de ebrudan, minyatüre, hüsnü hattan, tezhibe kadar gelenekçi sanatların ihyası ve güçlenmesi için çaba sarfettiklerine değinen Erdoğan, sanatçıları desteklemenin yanı sıra onların ürünlerini en güzel, modern ve ferah ortamlarda icra edebilecekleri fiziki mekanlar inşa ettiklerini söyledi.

"Devlet Tiyatrolarındaki sahne sayısını 63'e çıkardık"
Kendi alanında Türkiye'nin en büyük eseri Harbiye Kongre Merkezi'ni de İstanbul'a kazandırdıklarını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Taksim'deki artık ömrünü tamamlamış olan AKM binasının yerine çok daha modern bir eseri inşallah önümüzdeki hafta temelini atacağız. Niye yapmadılar? Yapsaydılar. Yapamazlardı çünkü onların böyle bir derdi yok. Şu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içerisinde ülkemizin en büyük opera ve kongre binasını yine biz inşa ettik. Rami Kışlası'nın renovasyon ve restorasyonunu yaparak, Türkiye'nin en büyük kütüphanelerden birini de orada kuruyoruz. Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde, içinde 5 milyon cilt kitabın yer alacağı 24 saat açık olacak muhteşem bir eseri ülkemize kazandırıyoruz. Kültür merkezi sayımızı 42'den 115'e, Devlet Tiyatrolarındaki sahne sayısını ise 23'ten 63'e çıkardık."

"Türk dizileri dünyanın 156 ülkesine ihraç ediliyor"
Yaptıkları düzenlemelerle sanatçıların birçok sorununu çözüme kavuşturduklarına da işaret eden Erdoğan, dün sinema sektörünün temsilcilerinin film ve dizilerle ilgili yapılan son düzenlemelere teşekkür için kendisini ziyaret ettiğini anımsattı.

Erdoğan, 2004'te hayata geçirilen 5204 sayılı kanunun, Türk sinema ve dizi sektörünün çağ atlamasını sağladığını vurgulayarak, "Son düzenleme ile bu adımları daha ileriye taşıyoruz. Öyle ki 2002 yılında vizyona giren yerli film sayısı 9 iken, 2018 yılında bu sayı 180'e, 2 milyon olan yerli film seyirci sayısı da 44,5 milyona ulaştı. Bugün Türk dizileri dünyanın 156 ülkesine ihraç ediliyor ve yaklaşık 500 milyon kişi tarafından izleniyor. 350 milyon dolarlık ihracat hacmiyle Türk dizileri Amerika'dan sonra bu alanda ikinci sıraya yerleşti." dedi.

"Eski Türkiye" özlemiyle yanan, "eski Türkiye" güzellemesi yapan çevrelerin, ne bu başarıları ne de sanatçılara verilen desteği bildiğine dikkati çeken Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Üstat Cemil Meriç, kibir kulelerinden ahkam kesmeyi maharet zanneden bu yarım porsiyon aydınları, o keskin diliyle şöyle tanımlıyor; 'Türkiye'’yi yaşanmaz bulanlar, Türkiye'’yi yaşanmazlaştıranlardır. Yani aydınlar, karaborsacılar. Bir kelimeyle tesadüfün başlarına bir ikbal tacı veya imtiyaz miğferi oturttuğu şuursuz ve mesuliyetsiz herifler. Çağdaşlarına küfredince yükseldiklerini, günahlarından kurtulacaklarını vehmeden bir alay.' diyor Cemil Meriç. Evet, bu son cümleyi ben tamamlamıyorum. Çünkü üstadın, 'Bu Ülke', diğer eseri 'Jurnal' kitaplarına bakanlar ne dediğini orada çok daha açık göreceklerdir. Aslında bu çevrelerin tahammülsüzlüğüne 'kabil kompleksi' diyerek, en iyi teşhisi de yine merhum Cemil Meriç koyuyor." diye konuştu.

"Telefonumuz bizim kapalı olmaz"
Erdoğan, yönetim anlayışlarının temelinde "insanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesinin bulunduğuna işaret ederek, "Medeniyetimiz idarecilere, 'Fırat'ın kıyısında bir koyunu kurt kapsa onun hesabını verme’ sorumluluğunu yüklemiştir. Bunun için sizlerden günün 24 saati, haftanın 7 günü milletimizle iç içe olmanızı istiyorum. Kaymakam, öyle 8 saat mesai, yok öyle bir şey. Kaymakam vatandaşıyla yatar, vatandaşıyla kalkar. Biz de öyleyiz. Vatandaşımızla yatarız, vatandaşımızla kalkarız. Telefonumuz bizim kapalı olmaz." dedi.

Kaymakamlardan telefonlarının kapalı olmamasını isteyen Erdoğan, şunları kaydetti.

"Aradığı zaman sizi ilgili ilgisiz herkes bulabilecek. Yönettiği ilçedeki her bir hanenin eksiğini, gediğini, ihtiyacını, sıkıntısını, derdini bilmeyen kaymakam, bizim gözümüzde görevini layıkıyla yerine getirmiyor demektir. Bu, kaymakam için böyle, vali yardımcısı için böyle, valiler için de böyle. Aynı şey emniyet müdürlerimiz için de böyle, aksi takdirde bu ülke yönetilmez. Bazı ilçelerimiz yüz binlerce nüfusuyla çok büyük olduğu için bizzat kendiniz yapamıyorsunuz, birimleriniz aracılığıyla bu konuları yakından takip etmelisiniz."

Devletin imkanlarının eskisiyle mukayese edilemeyecek kadar ileri düzeyde olduğuna işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin "sosyal devlet" ilkesini en iyi hayata geçiren ülkelerin başında geldiğini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanlıkların merkezi çalışmaları yanında kaymakamlıklar ve belediyelerin mahallinde yürüttükleri faaliyetlerle her alanda, "kimsesizlerin kimsesi" olduklarını dile getirdi.

Kaymakamlardan, Genel Sağlık Sigortası, sosyal yardımlar, eğitim destekleri ve diğer alanlardaki kamu imkanlarıyla vatandaşların yanında olmalarını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Fabrika kuran sanayicimizin de el emeği ile üretim yapan zanaatkarımızın da tevekkülle işinin başında duran esnafımızın da kuru toprağı berekete dönüştüren çiftçimizin de önünü açmak sizin görevinizdir. Kamu adına faaliyet gösteren kurumların ahenkli bir şekilde çalışmasını, birbirlerinin tamamlayıcısı olarak faaliyet yürütmelerini, ortak hedeflere yönelmelerini yine siz temin edeceksiniz. Sizler ancak bir yandan devletin itibarını en yüksekte tutarken, diğer yandan da halkın memnuniyetini en üst düzeyde sağlayabilen bir anlayışla şehirlerinizi yönettiğinizde başarıyı yakalayabilirsiniz. Milletine aşık, devletine sadık, ufku açık, zihni berrak, yüreği güçlü, gönlü zengin, sözü sağlam, işinde becerikli, hayatında ahlaklı mülki idare amirlerimizle üstesinden gelemeyeceğimiz sorun yoktur."

"Tarihi bir yerel seçimi yaşayacağız"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle birlikte, mülki idare amirlerinin daha güçlü olduğunu belirten Erdoğan, "Elbette bu yeni durum beraberinde ciddi sorumlulukları, ciddi mesuliyetleride getirmektedir. Yeni dönem için milletimize taahhütümüz daha hızlı ve daha etkin bir yönetim sergilemektir. Bunu da biz sizler aracılığıyla yapacağız. İnşallah önümüzde hep birlikte çok büyük işlere, çok büyük başarılara imza atacağımız uzun bir dönem var." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, 31 Mart Yerel Seçimleri'ne ilişkin de şunları söyledi:

"Tarihi bir yerel seçimi yaşayacağız. Bu yerel seçimle özellikle de siz değerli kaymakamlarımız ilçelerdeki en önemli sorumluluğu üstleneceksiniz. Çünkü, demokrasinin başladığı yer biliyorsunuz sandıklar... Başladığı yer işte en ücra köşedeki mahallelerdir. Buralarda muhtarıyla, kaymakamıyla ve valililerimizle sizler en önemli sorumlu noktasındasınız. Bu süreçte sizlerden ülkemiz ve milletimiz adına büyük gayret bekliyorum, Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine çıkma yolculuğunda her birinizden özel bir çaba bekliyorum. Buradaki her bir arkadaşımın vazifesinin ve temsil ettiği makamın vakarına yaraşır bir şekilde hareket edeceğine inanıyorum."