Kuruluşunun üzerinden 30 yıl geçen Filistinde acı dinmiyor

Bugün itibarıyla 140a yakın ülke Filistin devletini tanısa da bazı Batılı ülkelerin bu grubun içinde yer almaması dikkati çekiyor.

Yerel Gerçek

KUDÜS – Mustafa Deveci

Kuruluş ilanının üzerinden 30 yıl geçen Filistin devleti, İsrailin işgali ve bazı Batılı ülkelerin yanlı tutumu nedeniyle zorlu bir süreçten geçiyor.

Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) bağlı Filistin Ulusal Konseyi, 15 Kasım 1988de Cezayirde Filistin devletinin kurulduğunu dünyaya ilan etti.

Filistin devletinin bağımsızlık ilanına rağmen topraklarının İsrail işgali altında olması nedeniyle özgürlüğe giden yolun zorlu olacağı daha o günden belliydi.

Tek hedefleri kendi bayrakları altında bağımsız Filistinde özgürce yaşamak olan binlerce Filistinli bu uğurda hayatlarını kaybetti, yüz binlercesi ise topraklarından sürüldü.

Bugün itibarıyla 140a yakın ülke Filistin devletini tanısa da bazı Batılı ülkelerin bu grubun içinde yer almaması dikkati çekiyor.

Filistini tanımayan ülkelerin başında sözde dünyanın demokrasi beşiği olarak gösterilen ABD, İngiltere ve Fransa geliyor.

Bir milletin kendi vatanında bağımsız ve özgürce yaşama isteği karşısında üç maymunu oynayan ülkeler, İsrailin kural tanımaz tutumuna da çoğu zaman göz yumuyor.

Tüm bu iki yüzlü politikalara ve İsrailin işgaline rağmen Filistin halkı başkenti Doğu Kudüs olan, Batı Şeria ile Gazze Şeridinin de içinde yer aldığı bağımsız bir devlete sahip olma yolundaki mücadelesini sürdürüyor.

Osmanlıdan sonra Filistinin yüzü hiç gülmedi

Filistinin kalbi olan Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi ve Hazreti Muhammedin Miraç yolculuğuna çıktığı yer olan Mescidi Aksanın yanı sıra Hristiyanlar ile Yahudilerin en kutsal mekânlarına ev sahipliği yapıyor.

Bu nedenle tarih boyunca saldırılara ve işgallere sahne olan Filistinin bugün içinde bulunduğu sancılı süreç 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin Osmanlı Devleti himayesindeki bölgeyi işgal etmesiyle başladı. Filistini işgal eden İngilizler, 9 Aralık 1917de kutsal şehir Kudüse girdi. Bu tarihten sonra Filistinin yüzü hiç gülmedi.

Kudüsün işgalinden kısa süre önce 2 Kasım 1917deki Balfour Deklarasyonu olarak bilinen mektupla Filistinin kaderi değişti.

İngilizler dünyanın dört bir tarafından gelen Yahudi yerleşimcilerin Filistin topraklarına yerleşmesine göz yumdu.

Her gün sayıları artan Yahudiler tarihi Filistin topraklarına yerleşmeye başladı.

Araplar ile Yahudiler arasında artan çatışmalar nedeniyle İngilizler konuyu Birleşmiş Milletlere (BM) taşıdı.

BMnin 1947de kabul ettiği taksim planında Filistin topraklarının yüzde 55i İsraile verilirken, Araplara vatanlarından sadece 45i layık görüldü. Özel bir statüye tabi tutulan Kudüsün ise uluslararası toplumun kontrolüne verilmesi kararlaştırdı.

Bu karar bölgedeki durumun iyice içinden çıkılmaz bir hâl olmasına neden oldu.

Bölgedeki İngiliz mandasının sona ermesinin ardından İsrail, 14 Mayıs 1948de Filistin toprakları üzerinde bağımsızlığını ilan etti.

Bağımsızlığından bir gün sonra Mısır, Suriye, Lübnan ve Ürdünün de aralarında olduğu Arap ülkeleri İsraile savaş açtı.

Savaşı kazanan İsrail, Batı Kudüsü işgal etti.

İsrail, 1967deki savaşta da Doğu Kudüs ve Batı Şeriaya girerek tüm Filistin topraklarını işgal etmiş oldu.

Her karış toprağında acı ve gözyaşı olan Filistinin bütün bölgelerinde İsrail işgalinin farklı boyutları hâkim.

İsrailin hedefindeki Doğu Kudüs

Filistinİsrail meselesinin çözümü önündeki en büyük engel olarak gösterilen Doğu Kudüs, bugün itibarıyla tamamen işgal edilmiş durumda. Batı Şeria ile arasına 2002de inşa edilen Ayrım (Utanç) Duvarıyla Filistinin diğer bölgeleriyle bağı koparılan Doğu Kudüs, işgali en derinden hisseden bölge olarak öne çıkıyor.

İsrailin Yahudileştirme politikalarına maruz kalan Doğu Kudüste 18 yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Bu yerleşim birimlerinde 220 bin Yahudi yaşıyor.

İşgalin tüm baskılarına rağmen Doğu Kudüste yaşamaya devam eden Filistinlilerin sayısı ise 316 bin.

İsrail vatandaşlığını reddeden Filistinliler, İsrailin verdiği Kudüs Kimliği isimli ikamet belgesini kullanıyor.

İsrail meclisi 1980de kabul ettiği bir yasayla Kudüsü doğusuyla batısıyla İsrailin birleşik başkenti ilan etti. Böylece Doğu Kudüsün ilhakı resmiyet kazanmış oldu.

Buna karşılık BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 1980de İsrailin Doğu Kudüsü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 478 sayılı kararı kabul etti.

ABD dâhil uluslararası toplum Doğu Kudüsü işgal altında kabul ediyordu. Ta ki ABD Başkanı Donald Trumpın Kudüsün işgali kadar şehrin kaderini de etkileyen kararına kadar.

Trump, Filistinİsrail meselesinde iki devletli çözüm umudunu da ateşe atarak 6 Aralık 2017de Kudüsü İsrailin başkenti olarak tanıyan kararı imzaladı.

Bu kararın ardından, ABD 14 Mayıs 2018de Tel Avivdeki İsrail Büyükelçiliğini Kudüse taşıdı.

Batı Şeriadaki Yahudi varlığı her geçen gün artıyor

Osmanlı egemenliğinden çıktığı 1917den 1948e kadar İngiliz manda yönetimi altında kalan Batı Şeria, bir müddet sonra Ürdünün egemenliğine girdi ve 1967ye kadar bu ülkeye bağlı kaldı.

Batı Şeriayı Yahudiye ve Samara olarak adlandıran ve burada tarihte Yahudilere ait bir devlet olduğunu öne sürerek bölge üzerinde hak iddia eden İsrail, 1967deki savaşın ardından bölgeyi işgal etti

İsrail, işgal sonrası askeri kanunlarla yönetmeye başladığı Batı Şeriayı Yahudileştirmek için bölgeye yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri inşa etmeye başladı.

Bugün itibarıyla 250e yakın yasa dışı Yahudi yerleşim biriminin bulunduğu Batı Şeriada yaklaşık 500 bin Yahudi yerleşimci yaşıyor.

Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995te imzalanan İkinci Oslo Antlaşması çerçevesinde A, B ve C bölgelerine ayrılan Batı Şeria’nın yüzde 18i kapsayan A bölgesinin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistine, yüzde 21lik B bölgesinin idari yönetimi Filistine, güvenliği İsraile devredilirken, yüzde 60ını kapsayan C bölgesinin idare ve güvenliği İsraile bırakılmıştı.

Antlaşma, İsrail askerlerinin Gazze Şeridi ve Erihadan çekilmeleri ile başlayan 5 yıllık bir geçiş dönemi öngörüyordu. Bunun yanı sıra Batı Şeria ve Gazzede yönetimin Filistin otoritesine teslim edilmesiyle sonuçlanacak geçici bir dönemin belirlenmesi konusunda anlaşılmıştı.

Böylece, 1999 itibarıyla tarafların nihai statü anlaşması imzalayacağı ve Filistinlilerin kendi yönetimini oluşturması öngörülüyordu. Filistinlilerin istediği bölgeler Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüstü. Ancak gelişmeler planlanan şekilde olmadı ve İsrail bu taahhütlerine uymadı.

Bugün Filistin hükümetine ait tüm kurumlar Filistinin fiili başkenti durumunda olan Batı Şerianın Ramallah kentinde bulunuyor.

Ayrım Duvarı nedeniyle Batı Şeriadaki Filistinliler senenin 11 ayı Kudüse giremiyor.

İsrail sadece ramazan ayında Batı Şeriada yaşayan Filistinli kadınlar ile 12 yaş altı ve 40 yaş üstü erkeklerin Kudüsü ziyaret etmesine izin veriyor.

Gazze Şeridi ablukayla mücadele ediyor

Osmanlı askerlerinin İngiliz ordusuna karşı verdiği çetin savaşların ardından Gazze Şeridi 1917de İngiliz işgali altına girdi.

İsrail, 1967de Gazzeyi işgal etmesinden bir yıl sonra bölgeyi kontrol altına alacak pek çok stratejik noktada Yahudi yerleşim birimi inşa etmeye başladı.

Gazze Şeridinde 23 bin metrekare üzerinde 19 Yahudi yerleşim birimi inşa eden İsrail, 23 bin metrekarelik alanı da inşa etmiş olduğu bu yerleşim birimlerine güvenli alan adı altında ilhak etti.

Dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron, Gazzede yükselen silahlı direnişle beraber 2003 yılında ilk defa bölgedeki Yahudi yerleşim birimlerinin boşaltılmasını öngören Ayrım Planını gündeme getirdi.

İsrail, 15 Haziran 2005te Gazze Şeridindeki Yahudi yerleşim birimlerini boşaltmak ve bu yerleşim yerlerini yıkarak Gazzeden çekilmek zorunda kaldı.

Filistin seçimlerini kazanan Hamasın Gazzede yönetime gelmesi üzerine İsrail, 2 milyona yakın insanın yaşadığı bölgeyi abluka altına aldı.

İsrailin 2006dan bu yana hava, kara ve denizden abluka uyguladığı Gazze Şeridinde büyük bir insani kriz yaşanıyor.

Seyahat özgürlüğü olmayan Gazze halkı, çok istisnai durumlar dışında bölgeden ayrılamıyor.

İsrailin son 10 yılda Gazzeye düzenlediği 4 büyük saldırıda da binlerce Filistinli şehit oldu, on binlerce ev yıkıldı.

Son olarak 30 Marttan bu yana devam eden Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterileriyle gündeme gelen Gazze dünyanın gözü önünde yeni bir katliama sahne oldu.

İsrail güçleri ablukanın kaldırılması ve topraklarından sürülen yaklaşık 6 milyon Filistinli mültecinin evlerine dönmelerine izin verilmesini isteyen göstericilere karşı aşırı güç kullandı.

Barışçıl göstericilere karşı gerçek mermi kullanmaktan geri durmayan İsrail askerlerinin saldırılarında gösterilerin başladığı tarihten bu yana 210dan fazla Filistinli şehit oldu, binlercesi yaralandı.