ANKARA (AA) Venezuela'da son bir haftada oldukça hızlı gelişen siyasi krizde seçilmiş Devlet Başkanı Nicolas Maduro, "emperyal güçlerin darbe" girişimine karşı halkı ne pahasına olursa olsun direnmeye çağırırken, Maduro'nun "kukla" dediği muhalif lider Juan Guaido özellikle Batılı ülkelerden aldığı destekle yönetimde iddia ettiği haktan vazgeçmiyor. ABD yönetiminin Maduro'dan "en kısa sürede kurtulmak" istediği, bu amaca ulaşmak için de ekonomik, askeri, siyasi birçok baskı yönteminin seçenekler arasında olduğu anlaşılıyor.
Venezuela'nın bir haftadır dünya gündeminde üst sıralarda yer almasına neden olan olaylar, Devlet Başkanı Maduro'nun mayıs ayında ikinci kez devlet başkanlığı seçimini kazanması ve 10 Ocak'ta yemin ederek göreve başlamasından sonra gelişti.
Muhalefetin kontrolündeki Ulusal Meclisin Başkanı Juan Guaido, Maduro'nun yemin etmesinden iki hafta geçmeden 23 Ocak'ta kendisini "devlet başkanı" ilan etti ve başkanlık yemini etti. Guaido, seçimi ana muhalefetin boykot ettiğini, bu yüzden yüzde 68 oy alsa bile Maduro'nun meşruiyetinin olmadığını iddia ediyordu.
Maduro ise ABD tarafından hazırlanan bir darbeyle karşı karşıya olduğunu belirterek ABD yönetimiyle ilişkileri kestiğini duyurdu. Maduro, başkent Caracas'taki ABD Büyükelçiliğinde görevli diplomatlara ülkeyi terk etmeleri için 72 saat süre verdi. Amerikalı diplomatların bir kısmı bu sürede Venezuela'dan ayrıldı.
ABD yönetimi, çok hızlı şekilde Guaido'yu Venezuela'nın geçici devlet başkanı olarak tanıdığını açıkladı. Kısa sürede ABD'ye, Avustralya, Kanada, Kolombiya, Peru, Ekvador, Paraguay, Brezilya, Şili, Panama, Arjantin, Kosta Rika ve Guatemala gibi ülkeler katıldı. Meksika, Türkiye, Rusya, Küba, Çin ve Bolivya ise Maduro'nun seçilmiş devlet başkanı olarak görevde kalması gerektiğini açıkladı.
ABD yönetimi, tüm dünyaya "tarafınızı seçin" mesajı verirken, Avrupa ülkelerinden Guaido'ya destek, Maduro'ya ise "bırak" çağrıları geldi.
Almanya, İngiltere, Fransa ve İspanya, 26 Ocak'ta Maduro'ya ültimatom vererek 8 gün içinde seçime gidileceğini açıklamazsa Guaido'ya destek vereceklerini açıkladı. Avrupa Birliği de yeniden seçim yapılması çağrısına katıldı.
ABD "en kısa sürede kurtulmak" istiyor
Avrupa ülkelerinin verdiği sürenin dolmasına 3 gün kala Venezuela'yı gelecekte nelerin beklediği sorusu belirsizliğini koruyor. Maduro, "emperyal güçlerin darbe" girişimine karşı halkı ne pahasına olursa olsun direnmeye çağırırken, Maduro'nun "kukla" dediği Guaido özellikle Batılı ülkelerden aldığı destekle yönetimde iddia ettiği haktan vazgeçmiyor.
Bu şartlar altında Venezuela'da durumun nasıl gelişeceğini tahmin etmek oldukça zor görünüyor. Guaido'nun öne çıkarak kendisini devlet başkanı ilan etmesi, Donald Trump yönetiminin bu adımı tanıması, hemen ardından birçok ülkenin de kısa sürede ABD'yi takip etmesi, bütün bunların önceden hazırlanmış ve üzerinde çalışılmış bir eylem planı olduğu izlenimini güçlendiriyor.
Trump yönetiminin Maduro'dan "en kısa sürede kurtulmak" istediği artık açıkça görülüyor. Bu amaca ulaşmak için de ekonomik, askeri ve siyasi birçok baskı yönteminin seçenekler arasında olduğu anlaşılıyor.
ABD, ekonomik çemberi daraltıyor
Washington'ın şu aşamada başvurduğu en göze çarpan yöntem ekonomik çember oluşturmak ve bunu giderek daraltmak. ABD, Venezuela'ya uzun süredir uyguladığı yaptırımlara petrol ticaretini dahil etmiyordu. Ancak Washington'ın son olarak 28 Ocak'ta Venezuelalı petrol şirketleri PDVSA ve Citgo'yu da yaptırım kapsamına alması, Maduro yönetimini ekonomik olarak daha da güç duruma düşürme anlamı taşıyor.
Ekonomi uzmanları, PDVSA'nın nakit parasının önemli bir kısmının ABD bankalarında olduğuna dikkati çekiyor. PDVSA'ya yaptırım hamlesiyle Venezuela'nın nakit akışının ciddi zarar göreceği, 7 milyar dolarlık varlığın bloke edilmesinin beklendiği, gelecek yıl içinse ilk etapta en az 11 milyar dolarlık petrol gelirinin elden gideceği hesaplanıyor.
Maduro'nun etrafındaki çemberi daraltmak isteyen Washington, ABD bankalarında bulunan Venezuela'ya ait hesapların kontrolünü de Guaido'ya vererek Maduro'yu ekonomik olarak iyice sıkıştırmayı amaçlıyor. Önceki Devlet Başkanı Hugo Chavez döneminden gelen sosyal politikaları devam ettiren Maduro'nun ekonomik olarak zor duruma düşeceği, yoksul halka yaptığı yardımların azalmasının Venezuelalı lideri zor durumda bırakabileceği değerlendiriliyor.
Venezuela ekonomisinin temelini oluşturan petrol gelirlerinin kontrolünün Maduro'nun elinden alınıp Guaido'ya verilmesi ve petrol şirketlerine yaptırım kararı, Washington'ın Maduro üzerindeki baskıyı artırmak için şu ana kadar ekonomik açıdan yaptığı en ağır hamle oldu.
Askeri seçenekler masada ama ordu Maduro'ya sadık
Amerikan yönetiminin Maduro'dan kurtulmak için başvurabileceği çarelerden biri de askeri müdahale. Ancak "her seçeneğin masada olduğu" açıklamasını yapan Beyaz Saray'ın Venezuela'ya doğrudan askeri müdahalesi en son akla gelen ihtimallerden.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'ın önceki gün basının karşısına geçerken elinde tuttuğu defterde "Kolombiya'ya 5 bin asker" yazılı not tüm dünyada Venezuela'yı takip edenlerin dikkatini çekti. Bolton'un bunu özellikle yaptığı, Venezuela'nın komşusu Kolombiya'ya asker göndererek Maduro'ya bir "uyarı mesajı" vermek istediği yorumları yapıldı.
Amerikalı Senatör Lindsey Graham da ABD Başkanı Trump ile görüşmesinde, Trump'ın Venezuela'da askeri güç kullanma olasılığını dile getirdiğini söyledi.
ABD'nin Maduro'yu devirmek için kendi askeri gücünü kullanmak yerine Venezuela ordusunun darbe yapma ihtimalini değerlendirdiği de biliniyor. Trump yönetiminin askeri darbe için Venezuela ordusunun eski komutanlarından bazılarıyla 2017 sonbaharından sonra gizli görüşmeler yaptığı Amerikan basınına yansıdı.
Ancak bugüne kadar Venezuela ordusundaki çok küçük ve alt rütbeli gruplar dışında Maduro'ya karşı gelen bir kesim olmadı. Ordu, şu anda Maduro'ya sadık bir görüntü çiziyor.
Halk arasında da ABD'nin arkasında durduğu bir darbenin hoş karşılanmayacağı biliniyor. ABD'nin özellikle Soğuk Savaş döneminde sosyalist iktidarların hakim olduğu Latin Amerika ülkelerinde darbeleri desteklediğini bugüne kadar birçok tarihçi ve araştırmacı ortaya koydu. Bu yüzden Venezuela'da Maduro karşıtı olanların bile ABD destekli bir darbeye sıcak bakmaması anlaşılabilir bir durum olarak değerlendiriliyor.
Şu ana kadar seçilmiş devlet başkanı olarak Maduro'ya sadık bir görüntü veren Venezuela ordusunun tutumunun belirleyici olabileceği de bir gerçek olarak ortada duruyor.
Maduro'nun uluslararası camiadan alacağı siyasi desteğin boyutu da Venezuela'nın geleceğinde belirleyici olabilir. Maduro, Rusya, Çin ve İran gibi ABD'nin büyük rakiplerinin desteğini aldı. Ancak bu gibi ülkelerin Venezuela'da ekonomik olarak yapacağı hamleler Maduro'ya desteğin boyutunu da değiştirebilir.
Uzmanlar, ABD'nin Venezuela planında bundan sonraki adımlarının ne olacağının da beklenmesi gerektiğini dile getiriyor. Washington'ın baskıyı artırıp ekonomik çemberi küçülterek Maduro'nun yaşam alanını daraltmayı seçmesi ilk akla gelen seçeneklerden. Bu durumda ülkede gıda ve ilaç sıkıntısı gibi insani koşullardaki kötüleşme ve buna bağlı olarak komşu ülkelere göçün artmasının Maduro üzerinde baskıyı artırabileceği değerlendiriliyor.
Muhtemel senaryolar
Venezuela için en korkutucu senaryolardan biriyse siyasi krizin iç çatışmaya dönüşmesi. Trump yönetiminin askeri bir müdahaleyi seçmesi veya bunu çevre ülkelerin yardımıyla yapması Venezuela'yı kanlı bir sürece götürebilir. ABD'nin Venezuela muhalefetini ya da ordu içindeki Maduro karşıtı grupları silahlı mücadeleye ve askeri müdahaleye cesaretlendirmesinin de yine aynı kanlı sonuçlara neden olacağı belirtiliyor.
Ancak bu ihtimaller şu anda Venezuela'da en son akla gelen senaryolardan. Bunun nedeni ise bugüne kadar ortaya çıkan yüksek siyasi gerilimin bir çatışmaya dönüşmemiş olması. Son bir haftada hem Maduro hem de Guaido taraftarlarının gösterilerinde çok ciddi bir olay yaşanmaması olumlu bir unsur olarak gösteriliyor.
Bu kadar gerilime rağmen kopma noktasına gelinmemesi ülkede kan dökülmemesi için umut verici görülüyor.
Venezuela için konuşulan bir başka senaryo da Maduro'nun ABD yönetimiyle diyalog kurarak krizin sonlanması için bir formül geliştirilmesi. Maduro'nun bazı tavizler vererek ülkeden ayrılmayı kabul etmesi ancak buna karşılık politikalarını sürdürecek bir iktidarın devam etmesini müzakere edebileceği yorumları dile getiriliyor.
"Onurlu çıkış" olarak adlandırılabilecek bu gelişme şu aşamada düşük ihtimalli senaryolar arasında yer alıyor. Çünkü Maduro'nun halk arasında boyutu ölçülememekle birlikte bir karşılığı bulunuyor ve ordunun sadakatini de korumuş görünüyor.
Şu anda ortada olan gerçek ise Maduro'nun seçilmiş devlet başkanı olarak elinde bulundurduğu yetkileri kullanıp kendisini devlet başkanı ilan eden bir muhalif lidere karşı durması. Maduro, Guaido'nun kendisini başkan ilan etmesinin anayasaya ve tüm yasalara aykırı olduğunu, bununla yargının ilgilenmesi gerektiğini söylemişti. Nitekim 29 Ocak'ta Venezuela başsavcısı harekete geçerek Guaido'nun ülkeden çıkışının yasaklanmasını ve varlıklarının dondurulmasını Yüksek Mahkemeden talep etti. Mahkeme de buna onay verdi.
Muhabir: Tuğrul Çam