ANKARA (AA) Türkiye ve Rusya arasındaki görüşmelerle yeniden gündeme gelen Adana Mutabakatı, Şam yönetimine, Suriye topraklarından kaynaklanan terör faaliyetlerinin Türkiye'nin güvenlik ve istikrarını önlemesi için önemli sorumluluklar yüklüyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, önceki gün Moskova'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile düzenledikleri ortak basın toplantısında, 1998'de yapılan anlaşmanın Türkiye'ye, terörle mücadelede büyük katkı sağlayabileceğini ifade etti.
Erdoğan'ın, dünkü açıklamasında Adana Mutabakatı'nın ısrarla üzerinde durulması gerektiğini vurgulaması, Ankara ve Şam yönetimleri arasında 20 Ekim 1998'de imzalanan mutabakatı yeniden gündeme geldi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, dün katıldığı A Haber canlı yayınında, Putin'in anlaşmayı, "Türkiye müdahale edebilir anlamında" söylediğini düşündüğünü söylemişti. Çavuşoğlu, "Suriye tehditlere karşı tedbir almazsa Türkiye'ye müdahale hakkı veriyor. Bu kapsamda da çok sayıda PKK'lı Türkiye'ye teslim edildi. Ama 2011 sonrasında herhangi bir adım atılmıyor. Gerçekleşen durumdan dolayı." ifadelerini kullanmıştı.
Söz konusu mutabakata giden süreç, Hafız Esed rejiminin 1979'dan 1998'e kadar himaye ettiği PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'ın yakalanmasını sağlamıştı.
Adana Mutabakatı'na giden süreç
24 Temmuz 1998'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında o sene Suriye'de yuvalanmış PKK unsurlarının Türkiye’de gerçekleştirdiği terör saldırılarının artması ele alındı ve terörle mücadeleye kesintisiz devam edileceği vurgulandı.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, 16 Eylül 1998'de Hatay'da yaptığı konuşmada, "Suriye'ye karşı sabrımız kalmadı. Türkiye beklediği karşılığı alamazsa, her türlü tedbiri almaya hak kazanacaktır." diyerek, Esed rejimine PKK elebaşısını himaye etmesinin savaş nedeni sayılacağı sinyalini verdi.
Aynı ay içinde yapılan MGK'da, Öcalan'ın sınır dışı edilmemesi halinde Suriye'ye askeri müdahalede bulunulacağı konusunda Türkiye'nin kararlılığı vurgulandı.
Tırmanan gerginlik üzerine, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in arabuluculuk görevini üstlenmesiyle Türk ve Suriyeli taraflar, Adana'da müzakerelere başladı. Taraflar, 20 Ekim 1998'de Adana Mutabakatı'nı imzaladı.
Öcalan, bu gelişmeler üzerine 9 Ekim 1998’de Suriye’den kaçtı. Yunanistan, Rusya ve İtalya'da sığınma arayan Öcalan, 1999'da Kenya'da yakalandı.
Rejimin yükümlülükleri
1998'de imzalanan 5 maddelik Adana Mutabakatı, şunları içeriyor:
"Suriye, mütekabiliyet ilkesi uyarınca, kendi topraklarından doğan ve Türkiye'nin güvenliği ile istikrarını tehlikeye atan hiçbir faaliyete izin vermeyecek. Suriye, PKK'nın topraklarında silah arzı, lojistik malzeme, finansal destek ve propaganda aktivitelerine müsaade etmeyecek."
"Suriye, PKK'yı terör örgütü olarak tanıdı. Suriye, diğer terör örgütlerinin yanı sıra PKK'nın ve uzantılarının tüm faaliyetlerini yasakladı."
"Suriye, PKK'nın topraklarında kamplar ve eğitim ya da himaye amaçlı tesisler kurmasına, ticari faaliyetler yapmasına izin vermeyecek."
"Suriye, PKK üyelerinin, ülkesini üçüncü ülkelere geçiş için kullanmasına izin vermeyecek."
"Suriye, PKK elebaşısının Suriye topraklarına girmesine engel olmak için her türlü tedbiri alacak ve sınır noktalarındaki tüm yetkililere bu yönde direktif verecek."
Mutabakat'ın yükümlülükler ile ilgili kısmında da, "Suriye tarafı, yukarıdaki maddelerde belirtilen gerekli tedbirlerin uygulanması ve somut sonuçlara ulaşılması için söz verir." ifadesi yer aldı.
Mutabakat, 2010'da geliştirildi
Mutabakat, 21 Aralık 2010 tarihinde iki taraf arasında imzalanan "Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması" altında geliştirildi.
3 yıl yürürlükte kalması öngörülen 23 maddelik anlaşma, Türkiye ve Suriye'nin başta terör örgütü PKK ve uzantılarına karşı olmak üzere, ortak terörle mücadelede güvenlik iş birliğini kapsıyor.
PKK/KONGRAGEL terör örgütü ve diğer terör örgütlerine karşı ortak mücadele, terör örgütlerinin ve faaliyetlerinin sürekli takibi ile engellenmesi, terör örgütü mensuplarının yakalanması ve teslim edilmesi, bilgi, belge ve istihbarat paylaşılması ile gizliliği gibi başlıkları içeren anlaşmada, iki tarafın da hiç bir terör örgütünün topraklarını kullanmasına izin vermeyeceği vurgulanıyor.
Terör örgütlerinin, kamp kurma, eğitim yapma, yasa dışı sınır geçişleri, silah ticareti gibi faaliyetlerinin engellenmesini öngören anlaşma, terör örgütü elebaşlarının ikamet etmesine, basın faaliyetinde bulunmasına izin verilmemesi, tutuklanan terör örgütü üyelerinin vatandaşı oldukları ülkeye iade edilmesi ve istihbarat paylaşımı yapılması gerektiğine atıfta bulunuyor.
Halihazırda iç savaşın 8 yıldır sürdüğü Suriye'de, terör örgütü YPG/PKK, ülkenin üçte birini işgal ediyor. YPG/PKK, 2012'de Suriye'de ilk toprak kazanımlarını, rejimin çatışmadan devri sayesinde elde etmişti. Böylece Afrin'de yuvalanan örgüt, Haseke'yi halen rejimle ortak idare ediyor. YPG/PKK ile rejimin, petrol çıkarımı ve petrol sahalarının ve barajların işletilmesi, YPG/PKK'lılara rejim kontrolündeki alanlardan geçiş sağlanması gibi bir çok alanda iş birliği yaptığı biliniyor.