ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.
Toplantıda 3 ana başlıkta 4 sunum gerçekleştirildiğini aktaran Kalın, ilk olarak Adalet Bakanı Abdulhamit Gül tarafından Yargı Reform Stratejisi çerçevesinde hazırlanan yeni strateji belgesine ilişkin sunum yapıldığını söyledi.
Bu konudaki toplumsal istişareler ve çalıştayların devam edeceğini dile getiren Kalın, yargı sisteminin reforme edilmesi, daha aktif hale getirilmesi, adaletin daha hızlı dağıtılması, yargı yükünün hafifletilmesi ve diğer başlıklar altında bu konuları geniş bir şekilde ele almaya devam edeceklerini vurguladı.
Kalın, çalışmalar tamamlandığında nihai şeklinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a arz edileceğini ve kamuoyuyla paylaşılacağını belirterek, konuyla ilgili toplantıda hem bir sunum hem de müzakere kısmı olduğunu aktardı.
İç ve dış tehditlerle ilgili İçişleri Bakanlığı ve MİT Başkanlığı tarafından 2 güvenlik sunumu yapıldığını belirten Kalın, iç ve dış güvenlikle ilgili farklı terör örgütlerinin tehditleriyle alakalı son gelinen noktanın değerlendirildiğini ifade etti.
"Türkiye bağımsız bir şekilde kararını verir ve bunları uygular"
Dışişleri Bakanlığının da bölgesel ve küresel gelişmelerle ilgili sunumu olduğunu kaydeden Kalın, "Bu sunumlar çerçevesinde, ABD'nin Suriye'den çekilme kararı sonrasında yaşanan gelişmeleri de kapsamlı bir şekilde takip ediyoruz. Kabine toplantısında da bu konuyu etraflı bir şekilde ele alma imkanımız oldu." dedi.
Kalın, "Cumhurbaşkanımız takdim konuşmalarında Türkiye'nin iç ve dış güvenlik tedbirleri konusunda hiçbir zaman en ufak bir tereddüde mahal bırakmadan gerekli çalışmaları kapsamlı bir şekilde yapmaya devam edeceğini ifade ettiler. Türkiye yumuşak ve sert gücün, siyasetin ve diplomasinin bütün imkanlarını kullanarak hem sahada hem de masada olmaya devam edecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde akıllı güç unsurları seferber edilmek suretiyle ülkemizin çıkarları, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği her satıhta, her vakitte teminat altına alınmaya devam edecek. İster Suriye'de, ister Irak'ta, ister başka bölgelerde olsun terörle mücadele, Türkiye'yi hedef alan terör örgütleriyle mücadele her satıhta devam edecek." ifadesini kullandı.
PKK, PYD, FETÖ, DEAŞ, DHKP-C terör örgütlerine karşı, bütün imkanlar seferber edilmek suretiyle seçim dönemine girilen günlerde bu mücadelenin devam edeceğini vurgulayan Kalın, "Elbette Türkiye bölgesel konularda adım atarken komşularıyla müttefikleriyle ortaklarıyla belli konuları istişare eder, koordine eder ama adım atmak söz konusu olduğunda Türkiye'nin milli çıkarları çerçevesinde egemen bir ülke olarak bağımsız bir şekilde kararını verir ve bunları uygular." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yerel seçimlere yönelik yoğun bir trafiği olduğuna işaret eden Kalın, "İl ziyaretleri devam edecek. Bu arada bir yurt dışı seyahatimiz de olacak. Önümüzdeki hafta 23 Ocak Çarşamba günü Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya'ya, Moskova'ya bir ziyareti olacak. Özellikle ABD'nin çekilme kararı sonrasında ortaya çıkan durumu, Ruslarla koordine etmek amacıyla günübirlik bir ziyaretimiz olacak. Burada hem Suriye konusunu hem de enerji, ekonomi, ticaret, ulaştırma gibi ikili konuları etraflı bir şekilde ele alma imkanımız olacak." bilgisini paylaştı.
Kalın, bu hafta Hırvatistan Cumhurbaşkanının, şubat başında ise Yunanistan Başbakanının Türkiye'yi ziyaret edeceğini bildirdi.
"İdlib'de böyle bir hareketliliğin başlaması manidar"
Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan, "İdlib, Suriye'nin en önemli terör üslerinden biri haline gelmiştir. Rusya, varlığına tehdit oluşturmaya başlayan bu konuda gerekli adımları atacaktır." açıklamasının hatırlatılması ve iddiaların doğru olup olmadığına yönelik bir soruya Kalın, şöyle cevap verdi:
"Bu konu ve Suriye'nin diğer alanlarında yaşanan gelişmeler etraflı bir şekilde Moskova'da yapılacak görüşmelerde ele alınacak. İdlib Mutabakatı ve ateşkesi çerçevesinde o bölgede yaklaşık 10 kilometrelik bir askeri güçlerden arındırılmış bir bölge oluşturuldu. Buranın güvenliği bizim tarafımızdan sağlanıyor. Bu çemberin dışında Ruslar, iç tarafında bizim askerlerimiz, 12 gözlem noktamız bulunuyor. Buradaki amacımız, bu bölgenin her tür askeri faaliyetten, terör eyleminden arındırılması, İdlib'de yaşayan sivillerin can ve mal güvenliğinin sağlanması.
Bu, iki önemli toplantıda hem Soçi hem de İstanbul'da Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında yapılan toplantılarda bir karara bağlandı. İstanbul'daki Dörtlü Zirve'de de ilan edildi. O günden bugüne Suriye'nin diğer bölgeleriyle kıyasladığınızda İdlib'de görece olarak istikrarlı bir ortamın bulunduğunu ifade edebiliriz. Bu, Sayın Cumhurbaşkanımızın diplomatik başarısı olarak kayda geçti zaten. Orada zaman zaman meydana gelen hareketlilikler çoğu zaman rejim tarafından suistimal edilmekte, oraya saldırı için bir bahane olarak kullanılmaktadır. İlginç bir durum da var. Bizim tam Münbiç yol haritasını tamamlayıp, ABD'nin çekilme kararı sonrasında Fırat'ın doğusuyla ilgili birtakım önemli kararları alma arifemizde İdlib'de böyle bir hareketliliğin başlaması, rejim tarafından ihlallerin, oraya dönük saldırıların yapılması manidar. Bu bir tesadüf değil."
"İdlib Mutabakatı ihlal edildiğinde bundan herkes zarar görecektir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuları Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile ele alacağını belirten Kalın, şöyle devam etti:
"İstihbarat başkanlığımız bu konuyu yakinen takip ediyor. Diplomatik kanallardan da ilgili arkadaşlarımız bunun görüşmelerini yapıyorlar. İdlib'deki amacımız başta neyse bugün de o. Amacımız o bölgedeki insanların can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Şu veya bu grubun veya rejimin bunları bahane ederek oraya dönük saldırıları, İdlib Mutabakatı'nın ihlali anlamına gelir. Burada Rus tarafının da rejimi bu konuda uyarması, belli bir kontrol altında tutması gerekmektedir. Aksi halde İdlib Mutabakatı ihlal edildiğinde bundan herkes zarar görecektir."
Kalın, Türkiye'nin İdlib'de herhangi bir çatışmanın olmasını arzu etmediğini vurgulayarak, "Bunun için de arkadaşlarımız, hem istihbari hem de askeri kanallarımız yoğun çalışma yürütüyor. Bizim 12 askeri gözlem noktasında bulunan askerlerimiz tam da bu güvenliği sağlamak amacıyla orada bulunuyorlar. Arkadaşlarımız konuyu yakından takip ediyorlar. Bu konuda ilgili bütün tarafların üzerine düşeni yerine getirmesi halinde İdlib'de tekrar istikrar ve barış ortamını sağlama imkanımız olacaktır." dedi.
S-400 alımı
Rusya'dan S-400 ve Patriot alımına ilişkin soru üzerine Kalın, "Bizim açımızdan S-400 alımı ile Patriot füzelerinin alınması arasında hiçbir illiyet ilişkisi, korelasyon, şartlı ilişki söz konusu değildir. Yani 'Bunu alırsanız, öbürünü alamazsınız, Patriotlar geldi, S-400'den vazgeçin' tarzı teklifleri, biz geçerli kabul etmediğimizi daha önce de ifade ettik. Bu pozisyonumuzda herhangi bir değişiklik söz konusu değil." ifadesini kullandı.
Kalın, Türkiye'nin kendi milli güvenlik çıkarları ve askeri planlamaları çerçevesinde istediği ülkeden istediği askeri teknolojiyi alabileceğine işaret etti.
Patriotlarla ilgili yapılan teklife değinen Kalın, bunun bir müzakere süreci olduğunu bildirdi. Teklifin geldiğini, Savunma Sanayii Başkanlığının bu konuda çalışmalarını sürdürdüğünü dile getiren Kalın, "ABD Dışişleri Bakanlığı da Kongreye, bu satışın yapılmasına dair olumlu bir görüşü belirtmişti." diye konuştu.
Kalın, gelen teklifin, "Türkiye'nin ihtiyaçlarını ve taleplerini ne kadar karşıladığına" ilişkin bir müzakerenin yapıldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu birçok kere ifade etti. Bizim orada 3 temel kriterimiz var. Birincisi fiyat, ikincisi teslim tarihi, üçüncüsü de teknoloji transferi ve ortak üretim. Bu şartları yerine getirmesi halinde Patriot ile anlaşma yapılabilir, Patriot füzeleri de alınabilir. Bu şartları karşılamaması halinde müzakereler devam eder.
Ama bizim S-400 ile hem fiyat hem teslim tarihi hem de ortak üretim konusunda ulaştığımız bir nokta var. Bunun gerisine düşecek bir teklifin çok fazla yol alamayacağını da tahmin etmek zor olmasa gerektir. İlgili birimlerimiz müzakerelerini sürdürecekler ama bizim kriterlerimiz ve beklentilerimiz bellidir. Türkiye bu konuda da bütün verileri değerlendirip, müzakereleri tamamladıktan sonra Cumhurbaşkanımıza arz etmek suretiyle de nihai kararını verecektir."
"4'ünün birden paket halinde tamamlanması planlanıyor"
İkinci 100 günlük Eylem Planı'nda öğretmenlere 3600 ek göstergenin açıklandığı anımsatılarak, "Polislerin, sağlık çalışanlarının ve din görevlilerinin de bu alanda büyük bir beklentisinin olduğu biliniyor. 2019 yılı için bir düzenleme düşünülüyor mu?" şeklindeki soru üzerine Kalın, bu durumun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söz verdiği bir konu olduğunun altını çizdi.
Kalın, imamlar, öğretmenler, sağlık çalışanları ve polislerin 4 ana kategoride 3600 ek göstergeye çıkartılmasıyla ilgili çalışmanın devam ettiğini vurguladı.
"Bunların dördünün birden bir paket halinde tamamlanması şu anda planlanıyor." diyen Kalın, şunları söyledi:
"Bununla ilgili çalışmaları arkadaşlarımız yürütüyor. Farklı meslek sektörleri olmakla birlikte, bunların bir araya getirilerek tek bir paket halinde geçirilmesi planlanıyor. Dolayısıyla çalışma devam ediyor, herhangi bir 'gündemden çıkarma' ya da 'unutma' diye bir şey söz konusu değil. Bununla ilgili çalışma tamamlandığında Cumhurbaşkanımızın bu vaadi de yerine getirilmiş olacak. Henüz bir tarih veremiyorum çünkü birtakım idari ve mevzuatla ilgili düzenlemeler gerektiren bir konu. Ama konunun yakından takip edildiğini ifade edebilirim."
"Herkes kendi yerinde oyunu kullanmalı"
Kalın, "seçmen kaydırma" iddialarının Kabine Toplantısı'nda gündeme gelip gelmediği ve buna yönelik somut bir çalışmanın İçişleri Bakanlığınca yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine, "Bu konu kısa da olsa bugün Kabine Toplantısı'nda gündeme geldi. İçişleri Bakanımız da bilgi arz etti." dedi.
Erdoğan'ın da "seçmen kaydırmaya" olumlu bakmadığına işaret eden Kalın, şunları kaydetti:
"Herkes kendi yerinde oyunu kullanmalı. Fakat başka sebeplerle adres bildirim sistemine girmeyle ilgili çeşitli sorunların yaşandığını biliyoruz. YSK geçenlerde bununla ilgili listeleri de açıkladı, birtakım farklı rakamların ortaya çıktığı görüldü. Bununla ilgili YSK çalışmasını yürütüyor. Partideki, Genel Merkez'deki arkadaşlarımız da bu konuyu yakından takip ediyorlar.
İdeal olan, herkesin kaydını yaptırıp, yani seçmen kaydını biran önce yaptırıp, oyunu kullanacak şekilde hazırlığını yapmasıdır. Eksiklerin bir kısmı, adres bildirim sistemine girmemekten veya başka gerekçelerle insanların bildirim yapmamasından kaynaklanıyor. Bu konu yakın takip ediliyor. Yani bu kategoride olan vatandaşların sayısının en aza indirilmesiyle ilgili çalışma da İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülüyor. Tabii nihai olarak YSK'nin bu konuda birtakım tedbirleri ve tasarrufları da söz konusu olabilir."
Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuya olumlu bakmadığını yineleyerek, "Zaten bizim böyle bir faaliyetimiz ve çalışmamız söz konusu değil. Herkesin gerçek adresinin olduğu yerde oyunu kullanması esastır." dedi.
ABD'nin Suriye'den çekilmesi
ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile geçen hafta yapılan görüşmeye ilişkin soru üzerine "Geçen hafta benim başkanlığımdaki heyet tarafından kabul edilen ABD heyeti bize 5 maddelik, resmi bağlayıcılığı olmayan, ABD'nin çekilme kararını teyit eden bir kağıt verdi." diyen Kalın, bu 5 maddenin geçen hafta gündemde olan konuları ihtiva ettiğini söyledi.
Kalın, "Ana başlıkları itibarıyla Amerika'nın buradan çekilme kararını teyit eden, DEAŞ ile mücadelenin süreceğini ifade etmektedir. Bizim katılmadığımız bir nokta olarak özellikle PYD-YPG ile ilgili birtakım düzenlemeler yapılmasını talep eden bir kağıttır. Bir de Amerika'nın o bölgede koalisyonun bir parçası olarak hava sahasını korumaya devam edeceğini ifade eden bir kağıt." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin de ABD heyetine karşılık vererek bir kağıt sunduğunu bildiren İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
"Biz de orada ABD'nin çekilme kararını olumlu bulduğumuzu ifade ettik. DEAŞ ile mücadelenin Türkiye tarafından kararlı bir şekilde devam ettirileceğini söyledik. Çekilme kararı çerçevesinde terör örgütleri DEAŞ, PKK, YPG dahil alan verilmemesi, onlara yeni fırsat alanları yaratılmaması gerektiği hususunun da altını çizdik. Aynı şekilde Münbiç yol haritasının bir an önce uygulanması ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Grup konuşmasında ifade ettiği gibi bunun Fırat'ın doğusuna teşmil edilmesi gerektiği konusunu dile getirdik. Verilen silahların toplanması, askeri güçlerin dağıtılması ya da Türkiye'ye devredilmesi böylece bu bölgede Türkiye'nin bir güvenlik hakkı oluşturması konularını ifade ettik."
"ABD'nin YPG/PYD terör örgütü ile ilişkisini kesmesinin zamanı gelmiştir"
ABD ile müzakerelerin devam ettiğini vurgulayan Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımız bugün Grup konuşmasında da söyledi, dün Sayın Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde de ifade ettiler; ABD'nin artık kendileri için de bir maliyet haline gelen YPG/PYD terör örgütü ile ilişkisini kesmesinin zamanı gelmiştir." dedi.
Kalın, ABD'nin Suriye'den çekilme kararıyla birlikte yeni dinamiklerin devreye girdiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Bunu, terör örgütlerine hiçbir fırsat vermeden, alan açmadan, sivillerin zarar görmesini önleyecek bir şekilde, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi bütünlüğü çerçevesinde biz yapabiliriz. Bunu DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyon ile birlikte yapabiliriz. Buradan bu terör örgütünü çıkartmamız halinde bu planı çok daha kolay, meşru bir zeminde, yerel aktörleri de devreye sokarak gerçekleştirebiliriz. Bizim ABD'li mevkidaşlarımıza verdiğimiz mesaj bu. Bu konudaki çalışmalarımız, görüşmelerimiz devam edecek."
ABD Başkanı Donald Trump'ın Twitter üzerinden yaptığı tehdit içerikli açıklamaya ilişkin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Asla çekilmeyin, alttan almayın" çağrısına ilişkin düşünceleri sorulan İbrahim Kalın, şunları kaydetti:
"Biz gerekli cevapları verdik, dün akşam da Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Trump ile gayet kapsamlı, verimli, olumlu bir havada geçen bir görüşme yaptılar. İki lider olarak bu konuyu bir sonuca bağladılar. Zaman zaman Sayın Trump'ın çeşitli mecraları kullanmak suretiyle bu tür çıkışları olduğunu biliyoruz ama dünkü görüşme tonu itibarıyla genel havası itibarıyla olumlu bir görüşmeydi. Nitekim görüşmeden sonra Sayın Trump bir tweet daha atarak, Türkiye ile ekonomik ilişkileri geliştirmek istediğini, bunun için büyük bir potansiyel bulunduğunu söyledi. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımız da Grup konuşmasında da ifade ettiler; 75 milyar dolar ticaret hacmini iki lider belirlediler. Bu hedefe ulaşabilmek için de ilgili ekonomi birimlerimizin, hassaten de Hazine ve Maliye Bakanımızın bu konuda çalışmaya başladığını ifade ettiler. Zaten Hazine ve Maliye Bakanımız bu konuyu yakından takip etmekte, 'Bu hedefe nasıl ulaşırız' diye kapsamlı bir çalışma şu anda yapılıyor."
"Pozitif gündemle çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz"
"Biz, pozitif bir gündemle bugüne ve yarına bakalım" çağrısında bulunan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabii ki görüş ayrılıkları olabilir. ABD'nin PYD/YPG konusundaki devam eden tutumunu kabul etmediğimizi zaten ifade ettik, bunu ifade etmeye devam edeceğiz. Kendileri de önünde sonunda bu politikanın yanlış olduğunu, kendilerine de zarar verdiğini, Suriye'nin toprak bütünlüğüne aykırı olduğunu görecekler. Belki biraz gecikerek, belki adım adım ama biz bu konuda görüşlerimizi ısrarlı, kapsamlı bir şekilde anlatmaya devam edeceğiz. Ekonomik tehdit vesaire konuları artık geride kaldı. Bugün yeni bir hedef kondu. Bu pozitif gündemle de çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump ile görüşmesinde ifade edilen "güvenli bölge" kavramının daha önce Türkiye tarafından önerilen güvenli bölge olup olmadığının sorulması üzerine Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımız bugünkü Grup konuşmasında da bu konuyu aslında paylaştı. Dünkü görüşmede de bu konu ele alındı. Sayın Trump'ın bu teklifi, 20 mil yaklaşık 30-32 kilometrelik bir alana tekabül ediyor. Bir kere olumlu baktığımızı ifade ettik. Neden? Aslında bu, Sayın Cumhurbaşkanımızın yaklaşık 4 yıldır dile getirdiği bir tekliftir." dedi.
Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bunu ilk dile getirdiğinde özellikle mülteci akınını önlemek amacıyla bu konuyu detaylı şekilde çalıştığını, dünya liderleriyle paylaştığını hatırlatan Kalın, "O zaman Obama, Merkel, Fransa, İngiltere ve diğer ülkeler buna olumlu baktıklarını, bunun mülteci akınını durduracak, sivilleri güvence altına alacak bir teklif olduğunu ifade etmişler ama maalesef gereğini yapmamışlardı. Bu teklif aslında o zaman kabul edilseydi, 2015-2016 yıllarına damgasını vuran büyük mülteci akını yaşanmayacaktı. Birçok insan öldü, onların hayatları kurtarılacaktı." değerlendirmesinde bulundu.
"4 yıl sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği noktaya geldiler"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bunu her görüşmede dile getirmeye devam ettiğini vurgulayan Kalın, şunları ifade etti:
"İlk defa Amerikan yönetimi tarafından en üst düzeyde bunun uygulanabilir, gerçekleştirilebilir bir plan olduğu ifade edilmiş oldu. Yaklaşık 4 yıl sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği noktaya geldiler. Bu sevindirici bir şey ama şimdi bunun modelitesi nasıl olacak, nasıl uygulanacak, alan nasıl şekillenecek, askeri, istihbari boyutu ne olacak, bununla ilgili görüşmeler devam ediyor. Önümüzdeki günlerde de bu görüşmeler devam edecek. Yarın Genelkurmay Başkanımız, Brüksel'de Amerikan Genelkurmay Başkanı'yla görüşecekler. Bu konuyu askeri boyutuyla ele alacaklar."
Sadece Türkiye için değil, Suriye'deki mülteciler için de bir güvenli bölge olduğuna dikkati çeken Kalın, "Sadece bizim sınırımızı güvence altına alan değil, onun 30 kilometre eninde yaşayan herkesi güvence altına alan bir güvenli bölge olarak planlanıyor." dedi.
Burada terör örgütüne bir koruma sağlayabilecek bir angajmana, plana evet demelerinin söz konusu olamayacağını kaydeden Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bunu net bir şekilde ifade ettiğini söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Suriye'nin kuzeyinde tampon bölge kurmak, ardından muhtemel uçuşa yasak bölge ilanı teröristlere 'Al da at' dercesine gollük pas vermektir." açıklamasına ilişkin Kalın, "Sayın Bahçeli bu noktaya dikkat çekiyor. Elbette burada, Türkiye'yi adeta boşa çıkartacak, terör örgütlerine yeni bir fırsat alanı yaratacak bir anlaşmaya, sahadaki planlamaya onay vermemiz asla söz konusu değil. Müzakereler zaten bu ilke çerçevesinde yapılacak. Detaylar netleştikçe paylaşacağız." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şunları kaydetti:
"Buranın kontrolü Türkiye'de olacak. Dolayısıyla burada Türkiye'nin askeri konuşlanmasıyla, istihbari faaliyetleriyle, yerel halkın sürece dahil edilmesiyle bir güvenli bölge oluşturulacak. Cerablus-El Bab hattında, Afrin'de ve oradan İdlib'e uzanan coğrafyada bu gerçekleştirilmiş durumda. Adına güvenli bölge denmese de şu anda fiilen orada Türkiye'nin kontrolünde bir güvenli bölge hattı var. Baktığınız zaman bu saydığım coğrafya içerisinde ne rejim unsurları var ne PKK/PYD/YPG unsurları var ne de DEAŞ unsurları var. Buralar güvenli bir bölge halinde yerel halk, yerel kent konseyleri tarafından yönetilmekte. Benzer bir model Münbiç'te ve Fırat'ın doğusunda da rahatlıkla uygulanabilir."
Muhabir Ferdi Türkten
Yayınlayan Burak Yılmaz