LEFKOŞA (AA) MURAT DEMİRCİ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin (KKTC) 15 Kasım 1983te kurulması, Kıbrıs Türk halkının siyasi yaşamını devlet olgusuyla dünyaya ilan ettiği önemli bir dönüm noktası olurken, adada yarım asırdır devam eden müzakere sürecinde Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle bir sonuca varılamadı.
Kıbrıs Cumhuriyeti, 1960 yılında adanın iki halkı arasında ortaklık temeline dayandırılan uluslararası antlaşmalar uyarınca kuruldu. Rumlara ait silahlı gruplarca 1963ten itibaren gerçekleştirilen saldırılar sonucu Kıbrıs Türkleri, ülke yönetiminden baskı ve zulümle uzaklaştırılmaya başlandı. Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklere karşı yürüttükleri saldırılar ve ambargolar 19631974 yıllarında artarak devam etti.
Bu arada, Yunanistanda 1967de yönetimi ele geçiren askeri darbe yönetimi, Kıbrısta Boğaziçi ve Geçitkale köylerine saldırılar düzenledi. Türkiyenin anlaşmalardan doğan müdahale hakkını kullanacağı yönündeki ihtarı üzerine Yunanistan, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde adadan kuvvetlerini çekmek zorunda kaldı.
Daha sonra Kıbrıs Türkleri 29 Aralık 1967de 1960 Anayasası tam anlamıyla işletilinceye kadar kendi yönetimlerinin kendilerince sağlanması anlamına gelen Kıbrıs Geçici Türk Yönetimini kurdu. Geçici yönetim, bir süre sonra Kıbrıs Türk Yönetimine dönüştürüldü. Bu yönetim biçimi, Otonom Türk Yönetiminin ilan edildiği 1974e kadar sürdü.
Kıbrıs adasını Yunanistana bağlamak için kurulan EOKABnin liderlerinden Nikos Sampson, Yunanistanda iktidarda bulunan cuntanın desteğiyle gerçekleştirdiği darbeyle 15 Temmuz 1974te Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makariosu devirdi. Adadaki darbe haberi Ankaraya ulaşınca Milli Güvenlik Kurulu toplandı.
Kıbrıs Barış Harekatı
Başbakan Bülent Ecevit, toplantının ardından Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) Kıbrısa müdahale ihtimaline karşı hazırlık yapılması yönünde talimat verdi.
Türkiye, adaya ortak müdahalede bulunulması için garantör devletlerden İngilterenin kapısını çaldı. İngiltereye, iki garantör devlet olarak adaya müdahale önerildi. Londraya giden Bülent Ecevitin teklifi, İngiltere Başbakanı tarafından kabul görmedi.
Türkiye, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini de dikkate alarak Başbakan Ecevitin Ayşe tatile çıksın mesajıyla 20 Temmuz 1974 günü Barış Harekatı’nı başlattı. Böylece Kıbrısın Yunanistana ilhakı önlenerek Kıbrıs Türk halkının varlığı da güvence altına alındı. Harekatın başarıyla sonuçlanmasının ardından 13 Şubat 1975te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu.
Taraflar arasında bir yıl sonra Viyanada BM gözetiminde Kıbrıs Türk ve Rum tarafları arasında varılan nüfus mübadele anlaşması uyarınca Rumların güneye, Türklerin de kuzeye geçmesi sonucu adada homojen iki kesim meydana geldi.
KKTCnin kuruluşu
Kıbrıs Türk Federe Meclisinde alınan kararla 15 Kasım 1983 tarihi, Kıbrıs Türk halkının siyasi yaşamının önemli bir dönüm noktası ve mücadelelerini devlet olgusuyla dünyaya ilan ettiği bir gün oldu.
Meclis aynı gün düzenlediği olağanüstü oturumda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin (KKTC) kuruluşunu ve bağımsızlık bildirisini oy birliğiyle onayladı. KKTCnin kurulmasıyla Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin etme hakkı ilan edilmiş oldu.
KKTCnin kurucu Cumhurbaşkanı ve dönemin Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf Denktaş, cumhuriyetin ilan edildiği Meclis birleşiminin tamamlanmasından sonra Federe Meclis önünde toplanan halka ve öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada, mücadelenin bitmediğini belirterek, Ne Mutlu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Türk çocuklarına. ifadelerini kullandı.
Yarım asırdır süren Kıbrıs müzakerelerinde sonuca ulaşılamadı
Kıbrıs sorununa çözüm bulma amaçlı müzakereler KKTCnin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile dönemin Rum lideri Glafkos Klerides arasında Haziran 1968de Beyrutta yapılan görüşmelerle başladı. Görüşmede, Denktaş Cemaat Meclisi Başkanı, Klerides ise Temsilciler Meclisi Başkanı sıfatıyla yer aldı.
Rum tarafı her seferinde çeşitli sebeplerle içinde BM önerilerinin de bulunduğu çözüme yönelik adımları reddetti ya da kabul edilmesi mümkün olmayan ön şartlar ortaya koydu.
Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 2002de Annan Planı olarak da bilinen Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli belgesini ortaya koydu. Denktaş ve o zamanki Rum lider Tasos Papadopulos, Annan Planı çerçevesinde çeşitli görüşmeler yaptı ve plan 24 Nisan 2004te iki tarafta referanduma sunuldu.
Rum halkının yüzde 75,83ü planı reddederken, Kıbrıs Türk tarafı kendileri için getireceği pek çok zorluğa rağmen yüzde 64,91 çoğunlukla plana evet dedi. Buna rağmen referandumun hemen ardından 1 Mayıs 2004te Rum yönetimi, adadaki diğer ortak yok sayılarak Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında ABye tam üye yapıldı.
KKTCde Cumhurbaşkanlığına Nisan 2005te seçilen Mehmet Ali Talat ile dönemin Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas arasında da kapsamlı müzakerelerin tekrar başlatılarak çözüme ulaşılması noktasında çeşitli girişimlerde bulunuldu fakat bir sonuca ulaşılamadı.
Rum yönetimi liderliğine 2013te Nikos Anastasiadisin seçilmesinin ardından KKTCnin üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile 11 Şubat 2014te yapılan Liderlerin Ortak Açıklamasıyla müzakere süreci yeniden başladı.
Bu sefer de Rumların, Doğu Akdenizde tek taraflı ilan ettiği sözde Münhasır Ekonomik Bölgesinde doğal kaynak bulma amacıyla sondaj çalışmaları başlatması nedeniyle müzakere süreci yine tıkandı.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncının Mayıs 2015te göreve gelmesinin ardından BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eidenin ara buluculuğunda Ekonomi, Avrupa Birliği, Mülkiyet, YönetimGüç Paylaşımı, Toprak ile Güvenlik ve Garantiler temel başlıkları altında müzakereler yeniden başladı.
Bu çerçevede Kıbrıs sorununa çözüm üretmek, adada kalıcı barış ve istikrarı sağlamak amacıyla yürütülen müzakereler İsviçrenin Mont Pelerin kasabasında 711 Kasım 2016 ve 2021 Kasım 2016da iki turlu gerçekleşti.
Son olarak da İsviçrenin Crans Montana kentinde 28 Haziranda tekrar başlayan ve yaklaşık 10 gün yoğun şekilde devam eden müzakereler garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngilterenin de katılımıyla yapıldı ancak burada da Türk tarafının bütün katkıları ve yapıcı rolüne rağmen yine sonuç elde edilemedi.
Böylelikle, Kıbrısta yarım asırdır devam eden müzakere sürecinde Rum tarafının uzlaşmaz tavrı nedeniyle bir sonuca varılamadı.