NEW YORK (AA) DİLDAR BAYKAN ABD'nin New York kentinde yaşayan Türk yapımcı Mustafa Kaymak, bu kentteki göçmenlerin çektiği zorlukları anlattığı "Green/Yeşil" adlı 12,5 dakikalık kısa filmiyle ABD'nin en prestijli film festivallerinden Sundance'de "Büyük Jüri" özel ödülüne aday gösterildi.
Konyalı bir ailenin oğlu olarak Ankara'da doğan ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesini bitiren Kaymak, daha önce Work and Travel programı ile gittiği ABD'ye 2008'de tamamen yerleşme kararı aldı.
Burada bir Amerikalı ile evlenen ve Alaska'da bir süre metin yazarlığı eğitimi alan Kaymak, New York'taki Columbia Üniversitesinde önce metin yazarlığı, ardından da film yapımcılığı alanlarında yüksek lisans yaptı.
Yüksek lisansını 2017'de bitiren Kaymak, yapımcılık ve yazarlık alanında çalışmalarını sürdürüyor. Kaymak son günlerde, New York'ta göçmen olarak bulunan 2 Türk kardeşin hikayesini anlattığı 12,5 dakikalık "Green" adlı kısa filmiyle, ABD ve New York'taki göçmenlerin hayatını beyaz perdeye taşıyor.
New York'ta yasa dışı olarak bulunan Samet'in (kendisine "Green" diye hitap edilmesini istiyor) bir akşam iş çıkışı ırkçı saldırıya uğraması, ardından diğer göçmenlerle kaldığı evden kovulmasını konu alan filmin yapımcılığını Kaymak üstleniyor.
Filmin ana hikayesini kendi kaleme alan Kaymak, senaryo için kendi gibi göçmen olan ABD'li yönetmen Suzanne Andrews Correa ile çalıştı. Correa aynı zamanda filmin yönetmen koltuğuna da oturdu.
Green son olarak, ABD'nin en prestijli film festivallerinden Sundance'de 9 bin 500 film arasından seçilen 20 film arasına girerek "Büyük Jüri" ödülüne aday gösterildi.
"Filmde kullanılan evde gerçek göçmenler yaşıyor"
Kaymak, Ankara'dan New York'a uzanan hayat hikayesini ve Green'in yolculuğunu AA muhabirine anlattı.
Green filminde mekan olarak kullanılan evin de göçmenlere ait olduğunu vurgulayan Kaymak, filmin çıkış noktasını şu sözlerle anlattı:
"Filmde başroldekiler hariç oyuncuların hepsi eğitimsiz aktörler. Oyuncular o evde halen yaşayan, halen vize işleriyle uğraşan, burada bir nevi yaşama tutunmaya çalışan insanlar. Ben de bir dönem o evde kaldım. Bir hafta diye planlıyordum. Ancak evde yaşayanların hikayesine biraz aşina olduktan sonra bu süreyi 45 haftaya uzatıp 'Buradan bir hikaye çıkar mı?' diye düşündüm. Evdekilere bunların bir hikayeye dönüşeceğini söylemedim. O evdekilerin başlarından geçen maceralara biraz kurgu katarak, Green'i gerçek hayattan esinlenilmiş bir hikaye olarak oluşturdum."
"Sundance, filmleri daha görünür kılıyor"
Filmin senaryosunu, önce tiyatro metni olarak yazdığını daha sonra kısa metraj film senaryosuna çevrildiğini aktaran Kaymak, Green'in uzun metraj filminin de yapılmasının planladığını belirterek, "Ama her şey filmin, Sundance’den Grand Jury ile dönmesine bağlı diye düşünüyorum. Çünkü Sundance gerçekten çok prestijli bir festival ve sadece hikayeyi değil, bunun yazarını, yapımcısını da çok görünür hale getiriyor." dedi.
ABD'de Donald Trump döneminde göçmenliğin ciddi bir sorun haline geldiğini vurgulayan Kaymak, ABD'de aslında herkesin ya kendisinde ya da ailesinde göçmenlik hikayesi olduğuna dikkati çekti.
"Green'in evden atılması, aslında buradaki göçmenlerin de bu ülkede istenmemesi"
Trump dönemi gibi dönemlerin aslında hikaye yazarları için büyük bir hazine olduğuna işaret eden Kaymak, şöyle devam etti:
"Tabii yazarlardan kastım daha sosyal sorunlara değinen, toplumdaki ikilemleri, çatışmaları, adaletsizlikleri yazmak isteyen yazarlar. Yazdığımız hikayeler önümüzdeki birkaç yıl boyunca bu doğrultuda olacak. Green sadece tek bir göçmenin hikayesi. Türkiye'den gelmiş, New York'ta acemi olan ve adaletsiz şekilde saldırıya uğramış ve yine adaletsiz şekilde evinden kendisi gibi göçmen olan diğer arkadaşları tarafından atılıyor. Green'in evden atılması aslında bir nevi buradaki göçmenlerin de bu ülkede istenmemesi anlamına da geliyor. Bu çok can acıtıcı bir durum."
ABD'ye ilk geldiği dönemde kendisinin de Müslüman ve Türk kimliği nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldığını aktaran Kaymak, "Bir sonraki hikayem Alaska'da geçecek. Kendi hikayem, o küçük kasabada yaşadığım çatışmalar ön yargılar zaman zaman yine Amerikan hikayesi olacak diye düşünüyorum. Türkiye'den ya da evrensel olarak bunu izleyen, dışarıdan gelip bir aidiyet adaptasyon sorunu yaşayan birçok insan için kendisinden bir şeyler bulabileceği bir hikaye olacağını düşünüyorum." diye konuştu.