Srebrenitsa, Bosna Hersek’in doğusunda Sırbistan sınırına 10 km uzaklıkta bir Müslüman Boşnak kentidir. İsmini gümüş anlamına gelen srebren kelimesinden alan kent, tarih boyu başta gümüş olmak üzere değerli maden rezervleriyle ve şifalı sularıyla ünlü bir kenttir. Romalılar zamanında kent, ‘gümüş ocağı’ anlamında Argentaria olarak biliniyordu. Barış zamanında halk geçimini turizm, madencilik ve tekstil sanayinden sağlıyordu.
Şu anda nüfusunun çoğunluğunu Sırplar'ın oluşturduğu Srebrenitsa bölgesi 1992 yılında başlayan savaş öncesi, Müslüman bölgelerden biri idi.
1991’daki Yugoslavya nüfus sayımlarına göre 36.666 nüfusluk Srebrenitsa bölgesi %75.2 oranında Boşnak çoğunluğa sahipken Sırplar bölgenin sadece %22.7’sini oluşturuyordu.
Not: Soykırım öncesi ve sonrası nüfus.
1991'de Boşnaklar 27.568 kişi
1991'de Sırplar 8.322 kişi
2013'te Boşnaklar 8.242 kişi
2013'te Sırplar 7.000 kişi
Nisan 1992’de birkaç gün dışında, Müslümanlar, Srebrenitsa’da sürekli hakim durumdaydılar. Öyle ki, Srebrenitsa, Müslüman direnişin önde gelen bir sembolü olmuş ve Boşnakça şarkılara geçmişti. Ancak bu gerçek, 11 Temmuz 1995’te tam tersine döndü. Tarihin en karanlık günlerinden biri olan bu günde, Sırp televizyonu, soykırımın mimarı Sırp ordu komutanı General Ratko Mladić’in bir tepe üzerindeki görüntülerine yer veriyordu. Mladiç televizyon seyircilerine hitaben ‘Türkler'den intikam alma zamanının geldiğini ve şehrin Sırp milletine bir hediye olduğunu' söylüyordu.
1992 yılında Büyük Sırbistan kurma hayalindeki Sırplar, Belgrad’da Devlet Başkanı Milošević ve Genelkurmay Başkanı Perišić’in desteğini alarak sözde Bosna Sırp Devleti ve Sırp Demokrat Partisi (SDS) Başkanı olan eski bir psikiyatri doktoru Radovan Karadžić ve General Ratko Mladić öncülüğünde Bosna Hersek’te etnik arındırma çalışmalarına başladılar.
Üç yıl boyunca Sırplar uluslar arası hiçbir konvansiyona kulak asmayarak insanlık dışı uygulamalarını pervasızca sergilediler. Soykırım ise savaş başladığından beri Sırpların başvurduğu yegane savaş yöntemiydi. Daha savaşın ilk evrelerinde Nisan 1992’de Srebrenica’nın hemen dışında bulunan Bratunac köyünde yaklaşık 350 Bosnalı Müslüman Sırp paramiliterleri ve özel polis güçleri tarafından ölümcül işkenceye tabi tutulmuş ve katledilmişti.
Savaş süresince sürdürülen katliamlardan biri de Srebrenitsa’da yine Sırplar tarafından gerçekleştirildi. Bosna’nın en doğusunda, Sırbistan sınırında yer alan Srebrenica, tıpkı Goražde (Gorajde diye okunur) ve Žepa (Jepa diye okunur) gibi kuşatılmış bölgelerden olup Bosna Sırpları için Belgrad’la aralarındaki engellerden biriydi. Çoğunlukla Müslümanların yaşadığı Bosna’nın doğu bölümü büyük oranda “temizlenmişti”; ancak çevre katliam bölgelerinden kaçıp sığınan Müslümanların toplandığı bu kasabalar direnişlerine devam ediyorlardı.
Bijeljina, Bratunac ve Zvornik gibi komşu bölgelerden kaçan on binlerce Müslüman 10.000 nüfusluk Srebrenitsa’ya sığınmak zorunda kalınca nüfusu 60.000’e kadar yükselmişti. Kış ayının soğuğuna rağmen insanlar sokaklarda yatıyor, açlık ve sefaletle boğuşuyordu.
Milošević’in eski korumalarından Naser Orić’in kurduğu Müslüman direniş örgütü ilk yıllarda Srebrenitsa’yı var gücüyle savundu. Dünyanın en büyük ordularından Yugoslavya ordusunun tüm imkanlarını kullanan Sırplara karşı Müslümanlar bölgeye uygulanan ve en çok kendilerinin zarar gördüğü ambargodan ötürü hafif silahlarla ve az sayıda mermi ile karşı koymaya çalışıyordu.
1993 yılında Srebrenica’nın etrafındaki çember gittikçe daraltılmasına rağmen gerekli önlemleri almayan BM ve NATO’nun tavrı Sırp güçleri cesaretlendiriyordu. Nihayet 16 Nisan 1993’teki olağanüstü toplantısında almış olduğu 819 ve 824 no’lu kararlarıyla BM Güvenlik Konseyi, Saraybosna, Tuzla, Žepa, Goražde ve Bihać ile birlikte Srebrenica’yı da güvenli bölge ilan etti. Bu kuşatılmış bölgeler evvelce Fransız General tarafından “barışın önündeki en büyük engel” olarak nitelenmişti.
Bosna Savaşı’nın sonlarına doğru Müslümanların birçok cephede zafer kazandığı bir sırada öne çıkarılan Dayton Barış müzakereleriyle savaşın sona ereceğini gören Sırplar, avantaj elde etmek için iki stratejik kent olan Goražde ve Srebrenica’yı ele geçirmek maksadıyla bütün güçleriyle bu iki kente saldırdılar ve tarihin gördüğü en büyük katliamlardan birini tüm dünyanın seyirci bakışları arasında sergilediler. BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edildikten iki yıl sonra Srebrenitsa, 1995 yılının yaz ayında II. Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelen en büyük toplu katliamının kurbanı oldu.
26 02 2007 tarihinde Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), Bosna Hersek’in 14 yıl önce Yugoslavya Federal Cumhuriyeti (Sırbistan ve Karadağ)’ne karşı açtığı davanın kararını açıklamıştır. Kararın özetinde; Sırbistan’ın Bosna Hersek’te soykırım işlemediği, soykırımın işlenmesinde yardım etmediği ve soykırımı desteklemediği vurgulanmaktadır.
Diğer taraftan ICJ, Srebrenitsa katliamın bir soykırım olduğunu kabul etmiştir. Ayrıca Sırbistan, soykırımı engellemediği ve soykırım suçundan aranan kişileri yakalamadığı için suçlu bulundu.
Soykırım kronolojisi
Sırp güçlerin kenti hakimiyetleri altına aldığı sadece beş günde katledilen masum Müslüman sivil erkek sayısının 8.000’den fazla olduğu düşünülmekteydi. Müslümanları şehit ederken kurşuna dizme, yakma, diri diri gömme gibi insanlık dışı birçok yöntem uygulandı.
6 – 8 Temmuz 1995:
Daha önce Kuzey-Bosna’daki Sırp saldırılarından kaçan binlerce sivilin sığındığı Srebrenica kenti Sırp güçleri tarafından kuşatıldı. Kente sığınan bu kalabalıklar orada bulunan 429 Hollandalı barış gücü askerin koruması altında idi. Mayıs ayından itibaren kuşatma altındaki bölgede yakıt gittikçe azalıyor ve dışarıdan taze yiyecek de gelmiyordu.
Sırp güçleri sabaha doğru kenti tank ve top ateşiyle bombardıman etmeye başladılar. Kuşatmada Sırbistan’dan gelen ağır silahlarla saldıran Sırp askerlerini yanı sıra Arkan’a bağlı paramiliter Sırp çeteleri de yer almıştı. Bu amaçla Sırplar bölgeye 3 bin Sırbistan’dan olmak üzere 12 bin asker, 30 tank ve top ile SAM füzeleri sevk edilmişti.
Müslüman Bosnalı savaşçılar barış güçlerine teslim ettikleri silahların geri verilmesini istemelerine rağmen isteklerine olumsuz cevap aldılar.
Bombardımanların sıklaşması ve atılan roketlerin sığınmacıların bulunduğu merkezin ve barış gücünün gözlem yerlerinin yakınlarına kadar ulaşması sonucu Hollandalı komutan BM merkezinden yardım istedi.
9 Temmuz 1995:
Sırp güçlerin bombardımanı ağırlaştırmaları sonucu, Hollanda gözlem mevzilerine saldıran ve bir kaç askeri rehin alıp ilerleyen Sırpların önünden binlerce sığınmacı, güneydeki kamplardan şehrin iç bölgelerine akın etmeye başladı.
10 Temmuz 1995:
Hollandalı birliklerin komutanı Albay Karremans Sırplar’ın Hollanda mevzilerini bombalaması sonucu BM’den yardım istedi. BM Yugoslavya Koruma Gücü Komutanı General Bernard Janvier başlangıçta reddetti; ancak ikinci istekten sonra kabul etmek zorunda kaldı. Uçaklar şehre ulaşmadan Sırp saldırıları geçici olarak durdu ve saldırılar ertelendi.
Srebrenica’nın düşmesinden önce General Janvier, BM güçlerinin bu tepkisizliğini savunarak basın toplantısında şu açıklamayı yaptı: “Herkese bir kez daha hatırlatmak isterim ki, Bosna Hükümet Ordusu birlikleri kendilerini savunacak güce sahiptir. Hem Srebrenica’ya yönelik bir müdahale yapmamız da Boşnaklar tarafından istenmemektedir. Oradaki durum 1993’teki gibi değil. Aldığım bilgilere göre Boşnak askerler Srebrenica yolu üzerindeki Hollanda askerlerine ateş etmekte ve Srebrenica üzerinde uçan NATO uçaklarına saldırmaktadırlar. Müslümanlar bizi arzulamadığımız bir yola çekmeye çalışmaktadırlar.”
BM Yugoslavya Özel Temsilcisi Yashushi Akashi de: “Saldırıları Müslümanlar başlatıyor. Sonra da BM ve uluslar arası güçü yanlış kararlarına ortak etmeye çalışıyorlar.” diyerek Janvier’in bu ifadelerine destek verdi.
Aynı gün akşam üzeri kent merkezinde bulunan 4.000 civarında sığınmacı panik içerisinde sokaklarda koşuşturuyordu. Hollanda mevzileri etrafında büyük kalabalıklar toplanıyordu.
Hollandalı komutan Sırpların ertesi gün 06:00’a kadar güvenlikli bölgeden çekilmedikleri takdirde NATO uçaklarının büyük bir hava saldırısı başlatacağını söyledi.
11 Temmuz 1995:
Sırp güçleri beklenen saatte geri çekilmedi. Ancak saat 09:00’da Albay Karremans Saraybosna’daki merkezden yakın hava desteğinin yanlış biçimde istendiği yönünde bir mesaj aldı. Saat 10:30’da tekrar gönderilen dilekçe General Janvier’e ulaştı; ancak bu esnada 06:00’dan beri havada olan NATO uçakları yakıt ikmali için İtalya’ya dönmek zorunda kalmışlardı. Gün ortasında çoğunluğu kadın, çocuk ve zayıflardan müteşekkil 25.000 civarında sığınmacı Potoçari’deki ana Hollanda üssüne kaçtılar.
Saat 14:30’da hava saldırısı konusundaki kararsızlık nihayet sona erdi ve iki Hollanda F-16 uçağı Srebrenica’yı kuşatan Sırp mevzilerine iki adet bomba bıraktı. Bombalardan biri bir Sırp zırhlı taşıyıcıyı vurdu, diğeri ise bir tanka isabetsiz atış yaptı. Sırplar bu saldırılara ellerindeki Hollandalı rehineleri öldürecekleri ve sığınmacıları bombardıman edecekleri tehdidiyle karşılık verince bundan sonraki saldırılar durdu.
Sırp Komutan Ratko Mladic Sırp kamera ekibiyle birlikte iki saat sonra şehre girdi. Akşam olunca Mladiç, Albay Karremans’ı yemeğe davet ederek Müslümanların canlarını garanti altına almak için silahlarını teslim etmeleri gerektiği ültimatomunu verdi. Mladiç hem Srebrenica’ya saldırıyı hem de bunu takip eden soykırımı bizzat yönetti. Amerikan istihbarat kaynaklarına göre ise emirleri bir Sırp generalden alıyordu.
İlginçtir ki, Srebranica’nın düştüğü saatlerde BM Genel Sekreteri Bturos Gali Atina’da “barışa yaptığı katkılardan dolayı” Onasis Ödülü almakla meşguldü. Avrupa ise aynı saatlerde faşizme karşı zaferinin 50. yılını kutluyordu.
12 Temmuz 1995:
Otobüsler kadınları ve çocukları Müslüman bölgesine taşımak üzere kente gelirken Sırplar, 12 ile 80 yaş arası bütün erkekleri “savaş suçlusu sanıkları sorguya çekmek” bahanesiyle ayırmaya başladı.
Sonraki 30 saat içerisinde 23.000 dolayında kadın ve çocuk bölgeden tahliye edildi. Ayrılan yüzlerce erkek ise kamyonlara ve depolara doldurulmaya başladı.
Kadın, çocuk ve yetişkin erkekten oluşan 15.000 civarında Müslüman Bosnalı grup Susnjari’de toplanarak Tuzla’ya ulaşabilmek için ormanlık bölgeye daldılar. Gece boyu Srebrenica’dan dağlar üzerinden kaçmaya çalışırken Sırplar tarafından bombardımana tutuldular. Çoğu bu ölüm yürüyüşünde ya Arkan’ın köpeklerine, ya Sırp tuzaklarına ya da açlık ve susuzluğa kurban gittiler. Kaçanları yakalamak için hileli yöntemler kullanan Sırplar, kimyasal silah kullanmaktan geri durmadılar. Yola çıkanlardan pek azı bu çileli yolculuk sonunda Tuzla’ya salimen ulaşabildi.
13 Temmuz 1995:
Kravica köyü yakınında bir depoda silahsız Müslümanlar şehit edilmeye başlandı.
11 ve 12 Temmuz tarihlerinde Mladiç ve adamları Brutanaç’ta Hollanda üssü yetkilileri ile görüşmeler sonucu barış gücü askerleri Hollanda üssü durumundaki Potoçari’ye sığınan 5000 Müslümanı Sırplara teslim ettiler. Buna karşılık Sırplar Nova Kasaba üssünde tutulan 14 Hollandalı askeri serbest bıraktılar.
Potoçari’ye kadar gelen Mladiç televizyon kameraları karşısında kimseye bir şey yapılmayacağı ve herkesin güvenle Srebrenica dışına çıkarılacağı garantisi verdi. Gelen 60 kadar kamyon ve otobüse bindirilen erkeklere esir değişimi için Tuzla’ya gönderilecekleri söylendi. Görgü tanıklarının ifadesine göre bu sırada Hollandalı askerler bir kenara çekilip olanları izlemekten, hatta sığınmacıları Sırplara teslim etmekten başka bir şey yapmıyorlardı.
16 Temmuz 1995:
Srebrenica’dan kaçıp Müslüman hakimiyetindeki bölgeye ulaşan ilk Bosnalılarla birlikte soykırım haberleri de ortaya çıktı. Görgü tanıkları inanılması güç vahşet öyküleri anlatı.
Kaynak: Nusret Sancaklı (Yazan: Alija Džafić)