İSTANBUL (AA) Irakın ilk kralı Faysal elHaşiminin torunu Prenses Nesrin elHaşimi, Arap dünyasının dini ve siyasi alanlarda bölünme yaşadığı bu dönemde Türkiyeye umut bağlandığını söyledi.
Prenses Nesrin elHaşimi, geçen hafta vefat eden ve vasiyeti üzerine Ankarada defnedilen babası Prens Muhammedin Türkiyeye bakışı, Irak ile Türkiyenin tarihi ilişkilerine dair AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Kral Faysalın oğlu Prens Muhammed bin Faysalın Türkiye ile nasıl bir ilişkisi vardı? Türkiyeye bakışı nasıldı?
Nesrin elHaşimi: Arap dünyasının dini ve siyasi alanlarda bölünme yaşadığı bu dönemde Türkiye bir umut coğrafyası oldu. Bu bölünmüşlük durumundan kurtulmak ancak ilmi ve kültürel donanımla mümkündür. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiyenin geleceğinden umutluyum. Geçen hafta hayatını kaybeden babam Prens Muhammed bin Faysal, mütemadiyen, Türkiyeyi hedef alan şer odaklarından bahsediyordu. Vefatından bir gün önce babamla Türkiyedeki ekonomik ve siyasi durumlardan konuştuk. Bana Bu şer odaklarının hepsi Türk bayrağını indirmek istiyor. Ancak o bayrak gökyüzünde ilelebet dalgalanmaya devam edecek dedi. Ben de Osmanlı Türkçesi bilen babam sayesinde Türkiye sevgisi kazandım. Türkiyedeki olayları takip ettim.
Babam son sözlerinde Erdoğan ve Türk halkı için hayır dualarda bulundu. Ben de onun yolunu izliyorum. Allahtan Erdoğana uzun ömür, direnç ve sabır vermesini diliyorum. Çünkü Türkiye bir umut ülkesi. Enaniyetin egemenliğinde paramparça olmuş kendi ülkemle ilgili çok ümitvar olamıyorum. Arapların durumu âdeta Tevbe suresinin 67. ayetinde ifade edildiği gibi: Onlar Allahı unuttular, Allah da onları unuttu. Irak muhalefeti rahmetli babama gelip kendisini kral yapmayı teklif ettiklerinde bunun ülkenin bütünlüğü ve halkın birliği açısından faydalı olmayacağını söyledi.
Türkiye babamın iyi duygularına karşılık verdi. Bağdattaki Kraliyet kabristanına defnedilmesi mümkün olmazsa Gazi Mustafa Kemal Atatürkün yanına defnedilme vasiyetini Türkiye gerçekleştirdi. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Türk hükümeti ve halkına bu konuda yardımcı olan asil tutumundan dolayı teşekkür ediyorum.
Kral Faysalın Türkiye ile ilişkileri hiç kopmadı
Prens Muhammedin Türkiye ile iletişimi var mıydı? Yoksa iletişim kesilmiş miydi?
Nesrin elHaşimi: Burada köklerimiz var. Ortak geçmişe sahibiz. Ailemin Türkiye ile ilişkilerini daima vurguluyorum. Bazıları 1916daki Arap isyanıyla ArapOsmanlı ilişkilerinin koptuğunu düşünse de dedem Kral Faysalın Türkiye ile ilişkileri hiç kopmadı. Bu doğru değil. Çünkü isyan Osmanlı devletine karşı yapılmadı, Cemal Paşaya karşı başlatıldı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile dedemin aynı karede yer aldığı pek çok fotoğraf var. Hatta dedem kendisine bir şey olursa babamı Mustafa Kemal Atatürke emanet etmişti. Babam çocukluğunun bir dönemini Mustafa Kemalin yanında geçirdi. Babamın Türkiye ile ilişkisi atalarına dayanıyor.
Bunun yanı sıra halam ve çocukları da Türkiyede medfun. Ayrıca ailede Türkiyeyle alakası olan yalnızca babam ve dedem değil. Dedemin amcasının oğlu ünlü udi ve musiki üstadı Şerif Muhiddin Targan ya da Arap dünyasında bilinen ismiyle Şerif Muhyiddin Haydar gibi ailenin başka fertlerinin de Türkiye ile bağları var.
Dediğim gibi dedem kendisine bir şey olursa babamı Atatürkün himaye etmesini vasiyet etmişti. Atatürk ile dedem arasında çok güçlü bağlar vardı. İyi ilişkileri vardı. Dedem burada büyüdü. Şerif Hüseyin Türkiyede zorunlu ikametteyken üç oğlu da (Abdullah, Ali ve Faysal) yanındaydı. Burada büyüdüler, burada eğitim gördüler. Dedem de burada eğitim gördü. Dedem ile Mustafa Kemal akrandı. Dedem burada eğitim gördü. İlişkileri siyasetten öteydi. Aralarında kan kardeşliği, dostluk ve sevgi vardı. Aynı zamanda ortak geçmişe sahiplerdi.
Burada siyasi ilişkilerin ötesinde kavi bir dostluk ilişkisinden bahsediyoruz. Bu ilişkiler babam üzerinde de izler bıraktı. Babam da Bağdattaki Kraliyet Kabristanında dedemin yanına defnedilmeyi, eğer bu mümkün olmazsa Ankarada Atatürkün yanına defnedilmeyi vasiyet etti. Irakta defnedilmesi politik malzeme olarak kullanılacaktı. Siyasi çekişmeler içinde cenazenin araçsallaştırılması ihtimali vardı. Iraktaki durumu biliyorsunuz. Allah babamın buraya defnedilmesini murad etti. Babam Türkiyenin Ehli Beyt muhabbetinden sitayişle bahsederdi. Türkler Ehli Beyte çok değer verir derdi. Ben de Türkiye sevgisini babamdan aldım.
Etnik ve mezhep temelli ayrımcılık ümmeti yiyip bitiren bir kanser
İran ve ABD Irakta karar mekanizmasını kontrol altına almak için yarışıyorlar. Irakın, uluslararası çekişmelerden ve etnik ve mezhepsel çatışmalardan bağımsız bir şekilde kendi yolunu çizme ve İslam dünyasındaki eski stratejik derin konuma dönme imkanı var mı?
Nesrin elHaşimi: Iraktan ve bugün ülkede birçok sektörde etnik ve mezhep temelli ayrımcılık nedeniyle yaşanan gerilemeden bahsedeceksek kraliyet dönemi ile karşılaştırmaktan geri duramam.
Bir ülkede etnik ve mezhep temelli ayrımcılık kapıdan girerse istikrar pencereden kaçar diye bir söz var. Bu söz bugün Irakta gerçekleşiyor mu? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Nesrin elHaşimi: Etnik ve mezhep temelli ayrımcılık ümmeti yiyip bitiren bir kanser. Bunun arkasında yatan amaç Irakı harap etmek. Dedem yönetimi süresince vefatına kadar Irak halkının birlik ve bütünlük içinde yaşaması için çalıştı. Bir gün dahi hiçbir vatandaşın nereli olduğunu sormadı. Çünkü bu soru kişinin mezhebi ya da partisel bağlılığını ortaya çıkarır.
SORU: Haşimi ailesinin Irakta halkın din, ırk, etnik kökenli değişik kesimlere karşı muamelesi nasıldı?
Nesrin elHaşimi: Kral Faysal, kimsenin dinine ya da mezhebine bakmaz ehliyet ve liyakate itibar ederek işi ehline verirdi. O sebeple o zaman Irakta ayrımcılık yoktu. Amcam Gazi Faysal döneminde de böyleydi. Ancak amcamın oğlu II. Faysal döneminde bazı şeyler değişti. O dönemde ipler daha ziyade Nuri esSaid ve Abdülillah’ın elindeydi. Ben dedem I. Faysal ve amcam Kral Gazi dönemlerini kastediyorum. Bu nedenle Irak o zamanlar özellikle eğitim başta olmak üzere birçok alanda gelişmiş ülkeler sınıfındaydı.
Uzaktan eğitim vardı o zaman Irakta. Dedem, Iraktaki öğrencilerin istifade etmesi için İngiltere üniversitelerindeki konferansların kayıt ve dokümanlarını Bağdata getirtiyordu. Ülkede sempozyumlar yapılıyor ve bilimsel dergiler çıkıyordu. 1920de tıbbi araştırmalar dergisi çıkıyordu Irakta. Kadınların bilinçlendirilmesi için çalışmalar yürütülüyordu. 1923 Irakında Leyla adında bir kadın dergisi yayınlandığını düşünebiliyor musunuz!
Irakın kaderi tamamen değişse ve bugün de Haşimi Ailesi yönetimde olsaydı Irakta şu anki durumlar ne kadar değişirdi?
Nesrin elHaşimi: Dedem, ümmetin geleceğinin öğretmenler ve münevverlerin elinde olduğunu söylerdi. Ama maalesef günümüzde cehalet hükmi ferma olduğu için artık yalnızca makam mevkiye itibar edilir oldu.
Biliyorsunuz bu günler Erbain günleri. Şimdi 10 Muharrem ve Erbain zamanı geldiğinde bakıyorsunuz hepsi ağlıyor. Hazreti Hüseyine mektup yazarak Yezidin zulmüne karşı yardım isteyenler Hazreti Hüseyinin katli karşısında sessiz kalmışlardı. Şimdi rivayetin bir kısmını alarak ağlama, dövünme ve yasla sınırlı bir merasime döndü her şey. Taff hadisesine, Kerbelaya bakalım. Hazreti Hüseyin son nefesine kadar geri çekilmemiştir. Iraklı bugün sırtını zincirle dövmek, bağrını yumruklamak yerine Taff hadisesini doğru okuyabilse özgür olur. Iraklı kadın bağrını dövmek yerine Zeyneb binti Alinin mücadelesini anlasa ne Amerika ne İran ne de başka bir ülke Iraka hükmedebilir.